Tura Türk
HV
20 KASIM Perşembe 14:01

Parkta Salıncak Sırası Bekleyen Çocuk Gibi Bekledim Seni

Ahmet Tekin
Ahmet Tekin

Beklemek…

Bazen bir sesin, bazen bir insanın, bazen sadece bir ihtimalin kapısında dikilmek…

İnsanı en çok büyüten de, en çok yıpratan da budur aslında.

Ben seni, tıpkı parkta salıncak sırası bekleyen bir çocuk gibi bekledim.

Biraz heyecanla, biraz sabırsızlıkla, biraz da o salıncağı bir başkasının kapacak korkusuyla.

Gözümü senden ayıramadan, elim kalbimde, nefesimi tutarak…

Gelir misin, gelmez misin… Bana mı dönersin, yoksa başka bir yüreğe mi?

Bekledim.

Çünkü kalbim vardı.

Çünkü hissettiğin şey büyüktü.

Çünkü bazen insan, olmak istediği tek yerin birinin kalbi olduğunu fark eder.

Beklemek, Büyümektir

Bekleyen insan, önce sabrı öğrenir.

Sonra kendine rağmen güçlü kalmayı…

Sonra da bir duyguyu taşımayı.

Bir çocuğun o narin sabrı, içimizde hâlâ bir yerlerde yaşıyormuş meğer.

Senin için beklerken bunu fark ettim.

Korku ile Heyecan Arasındaki İnce Çizgi

Çocukken salıncağı başkası kapmasın diye nasıl tetikte durursan…

İnsan sevdiğini beklerken de aynı tedirginlik vardır.

Ya o kişi gelmezse?

Ya başkasına giderse?

Ya senin gönlünce olmazsa?

İşte en büyük çelişki burada: Hem umudun var, hem korkun.

İnsan, En Çok Beklerken Kendisiyle Yüzleşir

Seni beklediğim anlarda fark ettim ki, aslında insan sevdiğini beklerken içindeki boşlukla tanışıyor.

Bu bekleyiş, bir insanı en gerçek hâline çeviren aynadır.

Korkularım çıktı karşıma, heveslerim, umudum, kırgınlığım…

Hepsi seni beklerken dizildi önüme.

Sevmek, Risk Almaktır

Salıncağa binmek bile bir risktir çocuk için.

Ya düşerse?

Ama yine de biner, yine de dener, yine de güvenir.

Ben de öyle yaptım.

Sevmek, insanın kalbini açmasıdır.

Ben açtım.

Belki de o yüzden bu kadar korktum.

Gözüm Hep Sende Kaldı

Tıpkı salıncak sırası bekleyen bir çocuğun, gözünü salıncaktan ayırmaması gibi…

Ben de gözümü senden ayıramadım.

Kalabalık geçse, zaman aksa, dünya benden habersiz dönse bile fark etmezdi.

Ben sadece seni düşündüm, seni bekledim, sana tutundum.

Her Bekleyişin Bir Bedeli Vardır

Beklemek insana sabır öğretir ama yıpratır da.

Her saniye, içten içe bir hesaplaşmadır.

“Değer mi?” diye düşünürsün.

Ve her seferinde “Evet” dersin.

Çünkü değer verdiğin şeyin adı bir kez konmuşsa, kalbini geri çekmek kolay değildir.

Belki de En Temizi Bu Bekleyişti

Çocukken salıncağa bindiğinde her şeyi unutursun ya…

Belki de seni beklemek bana bunu öğretti:

Heyecanını, korkunu, masumiyetini aynı anda taşıyabilmeyi.

Belki de bu bekleyiş, kalbimin en temiz hâliydi.

Bir Bekleyişin İçindeki Sessiz Fırtınalar

Seni beklerken fark ettim ki, insan beklediği şeyden çok daha fazlasını taşır içinde.

Bekleyiş sadece sana dair değildi; kendi içime dair bilmediğim kapıları da açıyordu.

Rüzgârın bile sessizleştiği, zamanın ağırlaştığı anlar olur ya…

Kalbin, kendi sesini duyar hale gelir.

Benim için öyleydi işte.

Sen gelirsin diye gözlerimi bir an bile senden ayırmadığım o zamanlarda, aslında en derinimde sakladığım duygularımın tek tek yüzeye çıktığını gördüm.

Beklemek, kalbi çıplak bırakırmış meğer.

Ne saklayacak bir duvar kalır insanda, ne de kaçacak bir yer.

Bütün duygu çıplaklığıyla orada, tam ortada durursun.

Bir çocuğun salıncak sırası beklerken duyduğu karışık hâl…

Heyecan mı, endişe mi, umut mu, kıskançlık mı…

Büyüyünce kaybettiğimiz sandığımız ama aslında hiç kaybetmediğimiz duygular…

Hepsi geri gelir.

Ben de hepsini birden yaşadım.

Korkunun İçine Gizlenen Umut

İtiraf etmesi zor ama…

Asıl korkum seni kaybetmek değildi; seni hiç sahip olamamak ihtimaliydi.

Bir çocuk için salıncağın başkası tarafından kapılması neyse, benim için de sen oydu.

Seni biri benden önce fark eder mi?

Benden önce sever mi?

Seni elimden alır mı?

Bu sorular, bir insanın içini kemiren en sessiz fırtınalardır.

Dışarıdan belli olmaz.

Gülersin, konuşursun, hayatına devam edersin…

Ama içten içe, “Ya olmazsa?” suskunluğu büyür.

İnsan seveceği kişiyi beklerken aslında iki duyguyu aynı anda taşır:

Kaybetme korkusu ve kazanma umudu.

Bu iki duygu birbirine zıt gibi görünür ama aslında sevginin içindeki en doğal ikilidir.

Ve ikisi bir arada olunca insan biraz çocuk, biraz yetişkin, biraz kırılgan, biraz da güçlü olur.

Seni beklerken bunu öğrendim.

Sevgi denen şey, insanı aynı anda hem güçsüz hem güçlü yapabiliyormuş.

İnsanı En Çok Bekleten, En Çok Sevdiğidir

Beklemek bir kabulleniş değildir; bir bağlılıktır.

Bir bağ kurmuşsan, bir gönül vermişsen, bir duyguyu kalbine mühürlemişsen…

İnsanın ayakları geri dönmez.

Gitmek kolaydır ama kopmak zordur.

Ben de kopamadım.

Seninle ilgili düşüncelerim, tıpkı salıncağın ileri geri salınışı gibi, bazen en zirveye çıkıyor, bazen aşağı iniyordu.

Ama hiç durmuyordu.

Duramadı.

Birine değer verdiğin zaman, beklemeyi öğrenirsin.

Bu bekleyişte her şey kendini ele verir:

Sabrın, korkun, sevgin, dayanıklılığın, kırılganlığın…

Ben seni beklerken hepsini gördüm.

Ve anladım ki, insan en çok sevdiği için bekler.

Ve en çok sevdiği için acıtır kendini.

Bekleyenin İçinde Sessiz Bir Dua Vardır

Çocukken salıncağı beklerken içimizden şu geçer:

“Ne olur bitmesin, ne olur daha az sallansın ki sıra bir an önce bana gelsin…”

Büyüyünce de duygular çok benzer aslında:

“Ne olur bu kez olur, ne olur bu kez doğru kişi sensindir…”

Seni beklerken içimdeki duanın sesi hiç susmadı.

Kabul edilmesini beklediğim, içten bir yakarıştı bu.

Bir insanın tüm iyi yanı, tüm masumiyeti, tüm kırılganlığı böyle anlarda ortaya çıkar.

Belki bu yüzden beklemek insana yabancı gelmez.

Belki bu yüzden beklerken yıkılmayız.

Çünkü bekleyiş, duanın en sessiz hâlidir.

Çocuk Kalmayı Bilen Kalpler Daha Gerçek Sever

Seni beklerken şunu fark ettim:

İnsan, çocukluğunu kaybettiğinde değil, duygularını saklamayı öğrendiğinde yaşlanıyor.

Oysa seni beklerken içimdeki çocuk hiç susmadı.

Salıncağı bekleyen bir çocuğun gözlerindeki ışıltı gibi, ben de seni düşünürken aynı ışığı taşıdım.

Bu, yenilmişlik değil…

Bu, “Ben hâlâ hissedebiliyorum” diyebilmenin en saf hâliydi.

Büyümek, duyguların üstünü küllendirmekse…

Ben seni beklerken büyümedim.

Büyümek istemedim.

Belki de en doğru yapılan şey buydu.

Beklemek, İnsanın Kendini Tamamlamasıdır

Seni beklerken fark ettim ki, ben sadece seni değil…

Kendimi de arıyormuşum.

Bir insanı ‘beklemek’, bazen o insanda kendini bulma hayalidir.

Bir parça eksiktir belki içinden…

Onu tamamlayacak olanın sen olduğuna inanırsın.

Belki de bu yüzden bu kadar bekledim.

Çünkü seni beklerken, kendime bile itiraf edemediğim bir şeyi fark ettim:

Sen gelince tamamlanacağımı sanıyordum.

Ama zaman öğretti ki, insan kendini tamamlamadan başkasında tamamlanamaz.

Bu bekleyiş bana hem seni, hem kendimi, hem de eksikliklerimi gösterdi.

Ve Yine de Bekledim… Çünkü İçimde Bir Yer Sana Aitti

Tüm korkulara, tüm ihtimallere, tüm belirsizliklere rağmen…

Yine bekledim.

Çünkü içimde bir yer vardı, senin adınla atan.

Bir başkasına veremeyeceğim kadar özel, kıymetli, temiz bir yer…

Bazen insanlar bekledikleri için aptal sanılır…

Ama bekleyemeyenler bilmez:

Birini beklemek, en büyük cesaretlerden biridir.

Ben de cesur oldum.

Belki kaybettim, belki kazandım…

Ama bir şeyi net biliyorum:

Seni beklerken içimdeki en gerçek hâlimle tanıştım.

Son Söz

Ben seni gerçekten bekledim.

Bir çocuğun salıncağı beklerkenki masumiyetiyle, içtenliğiyle, saf hevesiyle…

Gelişine sevinecek, gidişine üzülecek, ama yine de bekleyecek kadar dürüst bir kalple.

Her insanın içinde böyle bir çocuk vardır; kimi saklar, kimi saklayamaz.

Ben saklayamadım.

Çünkü beklediğim kişi sendin. Ahmet Tekin

YORUMLAR
DİĞER YAZILARI Doğru İnsanlar Kalmanın Bir Yolunu Her Zaman Bulur! Sizi Sevmeye Cesareti Olmayan İnsanlarla Bir Gelecek Hayal Etmeyin Aşk Bir Katil midir? Cumhuriyet: Bir Milletin Yeniden Doğuşu Gücün Haklı Çıktığı Yerde Adalet Yoktur Kötülüğün Kökü Bilgisizliktir Bir İnsanın Eğitimi Yalnızca Kitaplarla Ölçülmez Çoğu İnsanın En Büyük Hatası, Başlamadan Önce Mükemmel Şartları Beklemesidir Hayat Kısa Değil, Sen Onu Boşa Harcıyorsun Bazen Sevmediğinden Değil, Yorulduğundan Vazgeçersin Kadınların Sessizce Tiksindiği Adam Rolleri: İlişkilerde Kayıp ve Yanlış Anlamalar Eğer Mutsuz Olmak İstemiyorsan Kalbini Sadece Kıymet Bilene Aç İkinci Şans Birincisine İhanettir Bir Gençlik Daha Harcanmaz Uğruna! Gerçek Zenginlik: Az Şeye İhtiyaç Duyabilmek Ölümden Korkan İnsan, Yaşayan Bir Köledir Gerçek Gücün Sessiz Tanığı: Vazgeçebildiklerimiz UMUT: ZENGİNİN LÜKSÜ, FAKİRİN EKMEĞİ Değerlisin Ama Değer misin? Kendi Devrimini Yapmadan Dünya Değişmez Düşüncenin Gücüyle Yeniden Başlamak “Seveceksen Ölçülü Sev Ki Sevgin Uzun Sürsün” Son Sığınak: Tavrını Seçme Özgürlüğü Herkesi Sev, Azına Güven, Kimseye Kötülük Etme SEVGİ YER DEĞİŞTİRDİ DÜNYADA HİÇBİR ŞEY SANA AİT DEĞİL… SEN NEYİN PEŞİNDESİN? Kusurları Sevmek: Aşkın Gerçek Yüzü İnsanlığa Yenilmek Seven İnsan Veda Eder mi? Sevmek Başkadır, Beklemek Bambaşka Bir Hikâye Kötülüğün Gölgesinde İnsan: Kimse Kendi İsteğiyle Kötü Değildir Aşk Yalan Söyler mi? Sevdiğin Her Şey Kaybolabilir Ama Sevgi Geri Döner: Hayatın Döngüsünde Kayıp ve Umut AKLIN IŞIĞINDA: BİLGİNİN DOĞUŞU VE İNSAN ZİHNİNİN YARATICI GÜCÜ Sessizliğin Suçu: Haksızlığın Cezasız Kalması YALANIN GÖLGESİNDE GÜVENİN KIRILGANLIĞI Dostluk: Göründüğü Gibi Olmak ve Olduğu Gibi Görünmek Başlıksız İktidar: Güç Arzusu Olmadan Yönetmek Mümkün mü? DEMOKRASİ, EĞİTİMLİ HALKIN REJİMİDİR: CEHALETİN GÖLGESİNDEKİ SANDIK Kanun ve Adet, Zorla Değil İyilikle Yerleşirse Adalet Olur Demokratik Devletin Temeli Özgürlüktür Güç ve Adalet: Sessizlerin Çığlığı, Kudretlilerin Sessizliği Aptallığın Sonsuzluğu: Düşünmenin Tembelliği, İnsanın Felaketi Adaletin Olmadığı Yerde Ahlaktan Bahsedilemez Devletlerin Refahı: Para mı, Adalet mi? HÜKMETMEK KOLAY, İDARE ETMEK ZOR: KENDİMİZE HÜKMETMEYİ ÖĞRETEN HÜKÜMET Hiçbir Şey Güzel Olmayacak! Hukuk Mu, İktidarın Aracı mı? Adaletin Çift Standartlı Yüzü! Adalet Sistemi: Güçlüler İçin Özgürlük, Zayıflar İçin Cezalandırma mı? Uzayan Davalar ve Mağduriyetler: Yargı Süreçleri Nasıl Hızlandırılabilir? Ekonomide Büyüme mi, Derinleşen Kriz mi? Adalet ve Özgürlük Tartışması: Yargı Reformları mı Siyasal Baskılar mı? Eski Türkiye ve Yeni Türkiye: Nereye Gidiyoruz? Türkiye’nin Ekonomik Çıkmazı: Siyasi Kararların Gölgesinde Bir Kriz Umutsuzluğun Gölgesinde Yaşam: Ekonomik Çıkmaz ve İntihar Sevilmeye Bırakmak Gerçek Aşk: Şans Oyunlarından Bir Adım İleri Sevgi ve Yaşam Arasında Bir Denge Arayışı Haykırış ve İsyan: Sevginin Çığlığı Paranın Gölgesinde Sevgi Maskelerin Ardında ki Gerçeklik: Duyguların Gizli Dansı Sevgi: İnsanlığın En Değerli Hazinesi İnsanın Yapabildikleri ve Yapamadıkları Sevmek mi Günah Sevmemek mi? Din, Yanılsama ve İnsan Psikolojisi Üzerine Para ve Güç: İnsanlık Tarihi ve Modern Dünyadaki Etkileri Topluluk Yönetiminin Üstünlüğü: Çoğunluğun Yargısının Gücü Adaletin Kaynağı ve Hukukun Devlet Üzerindeki Rolü Özgürlüğün Sorumluluk Yükü ve İnsanların Bu Yükten Kaçış Eğilimi Bilge İnsanlar Konuşur Çünkü Söyleyecek Bir Şeyleri Vardır; Aptal İnsanlar Konuşur Çünkü Bir Şey Söylemek Zorundadırlar Bir İşe Başlamadan Önce Her Şey İmkansız Gibi Görünür: Başlama Cesaretinin Gücü Ekonomik Uçurum: Paranın Bekçileri Yanlış Yoldan Gitmenin Kolaylığı Kişilerin Başaklara Benzemesi: Olgunlaşma Süreci Üzerine Bir İnceleme Korkuyla İtaat Eden Kötü Adamlar, Sevgiyle İtaat Eden İyi Adamlar Üzerine Bir Düşünce Atatürk: Türk Milletinin Varoluşunu Koruyan Evrensel Lider Parayı Elde Etmekten Daha Zor Olan: Onu Korumak ve Büyütmek Sağlık ve Para Paradoksu: Hayatın İki Ucu Hayatın Gerçek Zenginliği: Sağlık Üzerine Bir Düşünce Başarı: Bir Yolculuk, Bir Varış Noktası Değil Dünyayı Değiştiren Çılgınlar: Büyük Değişimlere İmza Atanlar Çok Bakarsan Odak Noktanı Kaybedersin Beklentiler ve Hayal Kırıklıkları Üzerine: Neden Yüksek Beklentiler Hayal Kırıklığına Yol Açar? Gizli Güzellikler: Hayatın İnceliklerini Fark Etme Sanatı Korku ve Cesaretin İnce Çizgisi: Her Gün Ölmek mi, Bir Gün Ölmek mi? Gözlemle, Sus, Dinle, Az Yargıla, Çok Sor: Bilgelik Yolunda Beş İlke İyi İnsanların Gücü ve Cezalandırılmasının Şiddeti İnsan Anlam Arayışında Olan Bir Varlıktır Konuşma Sanatı: Aklın Kullanımı Üzerine Bir İnceleme Giden ve Ölen: İnsanın İki Büyük Acısı Eğitim ve Demokrasi: Bir Toplumun İnşası Fikir ve Düşünce Arasındaki Fark Geçmişteki Hataları Hatırlatmanın Zararları: İyileşme Sürecine Saygı Gösterin Gazi Mustafa Kemal Atatürk Döneminde Sığınmacı Yasası ve İskan Politikaları Büyük İskender'in Son Üç Arzusu ve Hayatın Gerçek Değerleri İyi ve Kötü: Aydınlık ve Karanlık Üzerine Bir İnceleme Güler yüzlü İhanet: İki Yüzlü İnsanlarla Baş Etmenin Yolları ve Stratejiler Ahmet Tekin'in Kaleminden: Aristoteles'in Mutluluk Anlayışı Üzerine Bir İnceleme Aristoteles'in Anıtı Üzerine: Atinalılar ve Himeraeos'un Trajik Hikayesi 19 Mayıs: Bir Milletin Yeniden Doğuşu Mutluluğun Anlamı: Ahmet Tekin'in Perspektifinden Bir Değerlendirme Kendini Bulmak ve Mutluluğun Yolu Sevgi, Gurur ve Özgürlük: İnsanı Anlamak Düşüş Anında Yakalayamadığımız Şeyler: Reflekslerin Gücü ve İnsan İlişkilerindeki Rolü Çeşitlilik İçinde İnsanlık: Kevaşe, Suriyeli, Hırsız ve Arsız Kayıp ve İyileşme Üzerine Düşünceler Gerçek Zenginlik: Hayat Deneyiminin Derinliği ve Anlamı Değişim ve İnsanın Doğasındaki Acı Stresin Kaynağı Olarak Geçim ve Ölüm: İnsan Psikolojisi Üzerindeki Etkileri Modern İlişkilerin Dinamikleri: Aşk, Özgürlük ve Tek Başına Olma Dünyanın Kiralık Sevgilerle Dolu Yüzü: Sevgi ve Açlık İlişkisi Cesaret ve Korkaklık Arasındaki İnce Çizgi: Korku Üzerine Düşünceler Evrenin Gizemli Dansı: Zaman, Mekân ve Kuvvet Modern Dünyanın İronisi: Para ve İnsanlık Cesaret, Güç ve Fikir: İnsanın İçsel Yolculuğu Unutma Ki Unuttun Beni: Unutulanlar Asla Unutmaz! Değerli Olma Üzerine Bir Bakış Açısı: Başarı ve Değer Arasındaki Fark Aşırı Samimiyet, İyilik ve Sevginin Tehlikeleri: Denge Esas Alınmalı mı? Günümüz Dünyasında Yönetim ve Uyku Arasındaki İnce Dengeler