Ortadoğu'da İran'ın Hamas, Hizbullah, Haşdi-Şabi, Husiler ve Esed yani Suriye Baas Partisi üzerinden yıllardır yürüttüğü alçak yoğunluklu vekalet savaşı Hamasın İsrail’e baskın tarzındaki saldırısı ile orta yoğunluklu savaşa dönüştü. Böylece, İsrail-İran hava savaşı başlamış oldu.
Hamasın İsrail’e saldırısıyla başlayan savaşa İsrail-Filistin Savaşı diyemeyiz. Çünkü, Hamas’ın İran’dan izin almadan İsrail’e saldırı düzenleyeceğini düşünemiyorum. Hamas; İran’ın kontrolünde faaliyet gösteren ve Gazze'yi işgal etmiş, terör örgütü olarak tanınan bir organizasyondur. Bununla beraber, İsrail’in de ABD’nin desteğini almadan İran’a yoğun ve geniş çaplı hava harekâtı düzenlemesini de macera olarak kıymetlendiriyorum.
Şimdi, ABD ve İsrail; Birlikte hazırladıkları Savaş Planını uyguluyorlar. İran’ın nükleer silah kapasitesini yok ederek olası nükleer savaşları önlemek, çağdışı molla yönetimini devirmek, İsrail'in güvenliğine yönelebilecek İran tehdidini bertaraf etmek ve ABD'nin Arap Devletleri ile yürüttüğü ekonomik çıkarlarını İran tehlikesinden korumak amaçları ile İsrail’in İran’a kapsamlı hava saldırıları ile başlayan savaş, ABD'nin B-2 stratejik bombardıman uçakları ile zeminin derinliklerine nüfuz edebilen bombalar atarak ve denizden Tom-Hawk füzeleri fırlatarak İran'ın nükleer silah tesislerini hedef alan harekat savaşı genişletmiş ve şiddetlendirmiştir. Böylece, ABD savaşa fiilen girmiş oldu. Bundan dolayı savaş genişleme ve uzama sürecine girmiş bulunuyor.
Savaş devam ederken televizyonlardan savaşla ilgili konuşmaları dinliyorum, basında çıkan yazıları ve haberleri okuyorum. Çoğunun, ABD, İsrail ve İran yöneticilerinin beyanlarını, bildirilerini, gazetelerinde çıkan haberleri vs. esas alarak savaş hakkında analiz, yorum ve değerlendirmeler yaptıklarını görüyorum. Bu yöntemle kamuoyunun yanlış bilgilendirildiği kanaatindeyim. Çünkü, Savaşlarda tarafların yaptıkları beyanat ve haberler psikolojik harp kapsamında karşı tarafı şaşırtmak, kendi kamuoylarına moral vermek, örtü ve aldatma yapmak, dezenformasyon amaçlı oldukları gerçeğini bilmeliyiz. Açıklamalar doğru olsa istihbarata gerek duyulmaz.
İstihbarat bakımından Çok sayıda yüksek komutan ve bilim adamının İsrail tarafından uçaklarla etkisizleştirmesi MOSSAD’ın İran’da bir ajan örgütü kurduğuna işaret etmektedir. ABD’nin nükleer tesislere taarruzundan önce ajanlardan gereken yeterli düzeyde haberlerin alındığını düşünüyorum ve İran’ın vurulan tesisleri taarruzdan önce başka yerlere taşıdık açıklamasını inandırıcı bulmuyorum.
Savaşta haber, kritik ve analizlerin cephedeki çatışmalar yorumlanarak yapılması gerekir. Çünkü, savaşta politikaları ve doktrinleri cephe şekillendirir. Cephede yaşanan hareketleri ya da gelişmeleri doğru değerlendirebilmek ise bilgi, tecrübe, uzmanlık ve ustalık ister. Aksi takdirde yanlış yorumlar çoğalır. Bundan dolayı gelişmiş ülkelerde savaş muhabirleri vardır. Bizde maalesef yoktur. Çubuğu eline alan herkes savaşı yorumluyor, eleştiriyor.
Bu savaşta İran’ın ABD ve İsrail’in isteklerine kayıtsız şartsız evet demesi kaçınılmazdır. Çünkü savaşı güç kazanır. Hamaset ve palavraların kıymeti harbiyesi yoktur. İran uzun sürecek bu savaşa dayanamaz. İç cephesinde huzursuzluklar başlayabilir ve devrim muhafızları şiddete başvurabilir.
Bununla beraber şimdilik bir kara harekâtı beklemiyorum. Savaş çok uzar ve İran’da iç karışıklıklar başlarsa Suriye, Irak üzerinden İsrail’e taşınan ABD birlikleri ve İsrail birliklerinden oluşturulacak komutanlık tarafından kara harekâtı icra edilebilir. Ancak, bunu çok uzak bir ihtimal olarak düşünüyorum.
Arap Ülkelerinin İran'a destek anlamındaki açıklamalarına inanmıyorum ve dezenformasyon amaçlı buluyorum. Arap Ülkeleri, İran’ın muhtemel tehdidinden kurtulmak için ABD’nin başarılı olmasını ve İran’ın nükleer kapasitesinin çökertilmesini istediklerini düşünüyorum. Çünkü, İran nükleer silah ürettiğinde ve güçlendiğine Ortadoğu da dominant rol oynama politikalarına yönelecektir. Bizim güvenliğimiz açısından da İran’ın nükleer kapasitesinin olmaması faydalıdır. Keşke İsrail’de de nükleer silah olmasaydı diyorum.
Bu savaştan geri besle yoluyla güvenlik politikalarımızın saptanmasında faydalanmalıyız kanısındayım. Aksi takdirde yanlış politikalar yüzünden yeni düşmanlıkların oluşmasına sebebiyet verebiliriz. PKK Bölücü Terörünün dış desteğinin artmasına vesile oluruz.
Muhalefetiyle iktidarıyla müşterek savaş politikamız belirlenmeli, İç cephe mutlaka ve süratle güçlendirilmeli, TSK’nın personel, silah ve teçhizat yönünden eksiklikler hızla giderilmeli. Çünkü ateş çemberinin ortasında bulunuyoruz. Bu nedenlerden dolayı, Türkiye’nin jeopolitiği böyle diyor. “Savaş barışta kazanılır.”
Terörsüz Türkiye diyerek hamaset ve içi boş hayallere kapılmayalım. Teröre ödün vererek başarı sağlanması dünyada yaşanmamıştır. PKK’nın partisi DEM’i Kürt vatandaşlarımızın partisi gibi görenleri kınıyorum. Kürt vatandaşlarımızı tümüyle bilerek veya bilmeyerek PKK’lı olarak yaftaladıklarını, PKK’yı cesaretlendirdiklerini ve moral bakımından olumlu yansımada bulunduklarını şehit, gazi ve kahramanlarımız adına görev bilinci ile hatırlatıyorum ve tekrarlıyorum.
Altay Tokat E. Korg. 1999’da emekli oldu, Kıbrıs Gazisi. J. Asyş. Kolordu Eski Komutanlarından “1995-97” Başarılarından dolayı 5 madalya ile ödüllendirildi.