20 Temmuz 2024 günü Kıbrıs Barış Harekâtının 50’nci yıldönümünü görkemli törenlerle Lefkoşe’de kutladık, gururlandık ve Türk tarihi daha da zenginleşti. Kıbrıs Barış Harekatı diyoruz ama askeri literatürde buna 1974 Kıbrıs Savaşı denir. Dolayısıyla, kritik ve eleştirilerimizi bu çerçevede ele almalıyız kanaatindeyim.
Zaferlerin Kutlama Törenleri Savaşın Başladığı Gün Değil, Zaferin Kazanıldığı Gün Yapılır!
Kıbrıs Savaşı, 20 Temmuz 1974’de başladı, 16 Ağustos 1974’de sağlanan zaferle sona erdi ve Adada barış dönemine geçildi. Kuzey Kıbrıs Türk Devletinin günümüzdeki sınırları yani vatanı 16 Ağustos 1974’de yani ikinci harekât ile gerçekleştirildi. Bundan dolayı Kıbrıs Savaşının kutlamaları zaferi kesinleştiren 16 Ağustos günü yapılması gerekir ve doğru olur. Siyasi veya heyecanlı yaklaşımlar yanlışlıklara veya eksikliklere yol açar düşüncesindeyim. Bu konuda aşağıda bazı tarihi örnekler sunuyorum.
İstanbul’un Fethi Kutlamaları!
Padişah Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı Ordusu; 6 Nisan 1453’de İstanbul’u kuşatarak savaşı başlattı ve 29 Mayıs 1453 günü İstanbul'u fethetti. Buna bağlı olarak Padişah 2’nci Mehmet’in adı Fatih Sultan Mehmet oldu.
Günümüzde İstanbul’un Fethi kutlamalarını savaşın başladığı 6 Nisan gününde değil, İstanbul'un ele geçirildiği 29 Mayıs günü düzenlenen törenlerle her yıl kutluyoruz.
30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlamaları!
Kurtuluş Savaşımızı, her yıl 30 Ağustos günü düzenlenen tören ve aktivitelerle kutluyoruz. Çünkü, 2 yıldır süren Kurtuluş Savaşımız 26-27 Ağustos 1922 gecesi başlayan ve 30 ağustos 1922 günü Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Düşman kesin şekilde bozguna uğratıldığı için 30 Ağustos gününde Zafer Bayramı kutlamaları düzenliyoruz. Yani Kurtuluş Savaşımızın başladığı gün değil Zaferin kesin olarak kazanıldığı gün Kurtuluş Savaşımız Milli Bayram olarak kutlanmaktadır.
1071 Malazgirt Meydan Muharebesi Kutlamaları!
Türk Tarihinde önemli bir zafer olan Malazgirt Meydan Muharebesini 26 Ağustos günü Bizans Kralı Diyojen'in esir alınmasıyla mutlak zafer sağlanmıştır. Dolayısıyla, günümüzde kutlama ve şenlikler 28 Ağustos günü düzenlenmektedir.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bu bağlamda; 20 Temmuz 1974’de başlayan Harekâtın kutlamalarının kesin zaferin kazanıldığı günde yapılmasını eleştirmek yanlış olur mu?
Şeref Tribünde Komutan, Şehit Yakını, Gazi ve Mücahit Ön Sıralarda Yoktu!
Bu zaferi siyasiler kazanmadı ve doğaldır. Zaferi; TSK’leri Mehmetçiği, Mücahit’i ile kazandı Dünya Devletlerini şaşırttı ve hayran bıraktı. Zaferi kazanan Kıbrıs Barış Kuvvetlerinin Komutanı yani savaşı yöneten Korgeneral Nurettin Ersin idi. Diğer bir deyişle Kıbrıs'ın fatihi denilince akla bu komutan gelmelidir. Tarihte örneklerde böyle diyor. Savaş bölgesinde görev yapmayan kim olursa olsun fatih unvanını alamaz. Törende adı bile anılmadı zannedersem. Mezarına çelenkler konulması gerekmez mi? Komutanın mezarına konan çelenkler emrindeki şehitlerin, gazilerin kahramanların da ruhlarını rahatlatır.
Bu açıklamayı, halkımız arasında bir grup Kıbrıs fatihi şudur, başka bir grup hayır o değil budur diyor. İkisi de olamaz. Çünkü savaş alanında görev yapmamışlardır. Savaş alanında bulunmayanlar doğal görevlerini başarıyla yapanlardır. Yakın tarihimizde ABD Irak ve Afganistan'ı işgal etti. ABD Başkanına Irak Fatihi ya da Afganistan Fatihi denildiğini duydunuz mu? ABD Ordusunu yöneten ve cephede bulunan tepedeki komutana Fatih unvanı verilir. Bu unvan, savaşa bilfiil katılan askerlerin adına Komutanlarına verilir. Buda bir savaş geleneğidir. Hamaset yapmak yakışmaz.
Savaş alanı Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir ve Dünyaya duyurulur. Bu alanda tek yetkili kişi komutandır. Eskiden buna cephe komutanı denilirdi. Törenlere Giden Liderler Adadaki Kolordu Komutanını Ziyaret Ederek Onurlandırdılar mı? Basından böyle bir haber okumadım. Yanılmış isem şimdiden özür diliyorum.
Amerikan bir savaşa girdiğinde ve savaşı kazandığında ABD Başkanı savaş bölgesine gider, askerlerle oturur, sohbet eder ve karavana yer. Böylece askerini onurlandırır. Bugün ABD ekonomisiyle değil Ordusuyla Dünyanın tek süper gücüdür. Elbette ABD Başkanının bu tür tutumunun payı büyüktür.
Ordu Günü Kutlamaları!
Dünyada hemen hemen bütün devletlerde en az iki milli bayram vardır. Biri Cumhuriyet, Bağımsızlık veya Özgürlük adı altında ki milli bayram diğeri Ordu Günü denilen milli bayramdır.
Bu bağlamda; Bizde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 30 Ağustos Zafer Bayramı vardır. Ben, 3 yıl Belgrad’da Askeri Ataşelik görevini yaptım. Dolayısıyla olayları yaşadım. Her devlet kendi günlerinde genellikle Elçiliklerinde resepsiyonlar düzenlerler. Yerli ve kordiplomatik personeli mütekabiliyet gözeterek davet ederler.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramında ev sahipliğini Büyükelçi, 30 Ağustos Zafer Bayramında ev sahipliğini Askeri Ataşe yapardı. Diğer devletlerde buna benzer hareket ederler. Yurtiçi kutlamalarında da bu kural uygulanıyordu. Değişiklik yapıldı hem dış temsilciliklerimizde hem yurt içinde asker devre dışında bırakılarak yetki ve sorumluluk mülki amirlere verildi.
Hâlbuki: 30 Ağustos kutlamalarında askerin emeklileri dâhil daha fazla katılımı sağlanarak birlik ruhunun gelişmesine, askerin heyecanını daha da yükseltilmesine, Milletle askerin kaynaşmasına ve yakınlaşmasına katkı sağlanıyordu. Teamül ve gelenek halini alan uygulamanın değiştirilmesini askeri hastanelerin kapatılmasındaki yanlışlığa benzetiyorum. Dünyada askeri hastanesi olmayan ordu yok. Yılların tecrübeleri sonucunda bu kuralların hayata geçirildiğini dikkate almamız gerekir kanaatindeyim. Yorumu siz yapın.
Bilim ve teknoloji konularında modern dünyadan örnekler alıyor ve yoğun şekilde faydalanmaya çalışıyorsak, sosyal ve siyasal konularda da aynı şekilde hareket etmeliyiz düşüncesindeyim. Atatürk buna işaret ederek, Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmayı milli hedef olarak göstermiştir. Öncelikle Atatürkçü ve Atatürkçü camiaya iletilir.
Kıbrıs Barış Harekâtında, Dünyanın bile hayran kaldığı şanlı bir zafer kazanıldı. Hepimiz övünüyoruz. Bundan dolayı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tüm şehit ve gazileri madalya ile ödüllendirdi. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti harekâtta bulunanlara böyle bir madalya vermedi. Ayrıca, Genelkurmay Başkanlığı tarafından değişik askeri madalyalar ile ödüllendirildi ama Türkiye Cumhuriyeti adına zaferin sembolü olarak madalya verilmesi gerekmez mi? Şehitler ve Gaziler TBMM’den bunu bekliyor.
Altay Tokat E. Korg. 1999 da emekli oldu.