Bu yol yanlıştır! Bu yoldan dönün; yoksa ülke kaosa gidiyor. Milletin huzurunu ve güvenini yok ettiniz. Mirası, aklı, bilimi, hukuku, demokrasiyi, ahlakı, insanlığı yok ettiniz. Toplumu ideolojiler ve kimliklerle böldünüz. Yazık…
Bu iktidar siyaseti öylesine kirletti ki, koltukların daima ellerinde kalacağını zannediyorlar. Devlet imkânlarıyla ötekine tuzak kurmak, kayyum atamak, kendi suçlarını örtbas edip aynaya bakmadan başkalarında suç aramak; toplumu kine ve nefrete sürüklüyor. Yazık… Toplumsal barış böyle mi savunulacak?
Belediyelere kayyum, siyasete kayyum, ticarete kayyum, mesleklere kayyum… Olacak iş değil! Ancak şunu bir kenara yazınız: Gelecekte bu iktidar, yaşattıklarını fazlasıyla yaşarsa ne olacak? Bir zamanlar bu iktidar temsilcileri “Ey AİHM, hukukçular, bizi kurtarın!” diye feryat ediyorlardı. Şimdi ise her şeyi unuttular; yasallıktan çıktılar.
Millet açlıkla, ekonomiyle, hukuk ve adaletin çöküşüyle boğuşurken, soygunlar imtiyazlılarca korunuyor. İlim ve yasallık yok edilerek yönetim keyfiliğe dönüştürüldü. Ekonomik bağımsızlık kaybolunca, ülke sömürü devletlerinin oyuncağı oldu. Bunlara bakılmıyor, hâlâ adaletsizliğe devam ediliyor.
Bu yol yanlıştır! Bu yoldan dönün; yoksa ülke kaosa gidiyor. Milletin huzurunu ve güvenini yok ettiniz. Mirası, aklı, bilimi, hukuku, demokrasiyi, ahlakı, insanlığı yok ettiniz. Toplumu ideolojiler ve kimliklerle böldünüz. Yazık…
Güzelim ülkede tüm kötülükleri sıradanlaştırdınız, kötülük üretmeye devam ediyorsunuz. İyilikle, toplumsal barışla, adalet ve refah toplumu yaratmakla ilişkiniz kalmadı.
Ganimet düzeninde çalanlara imtiyazlı sınıflar yarattınız. Bu hastalıkların sizlerle tedavisi zordur. Saltanatın sefaletini, zihinsel hastalıklarınızı her alana yayıyorsunuz. “Her şey düzelir; insan bozuldu mu tedavisi zordur” derdi Ahmet Hamdi Tanpınar. Siz bozulmuşsunuz; tedaviniz zor.
Hukuka ve yasallığa dönecek vicdanınız ve merhametiniz kalmadı. Korkuyorsunuz, bundan dolayı daha çok suç işliyorsunuz. Geçmişe bir bakın: Sizin yaptıklarınızdan hayırla anılanlar yok. Siz de kötülüklerle anılacaksınız.
Filistin konusunu bile algılarla, yanlış bilgilerle toplumdan gizliyorsunuz. Oradaki canların, çocukların ölümleri sizi ilgilendirmiyor çünkü. Küresel sömürü güçlerinin taşeronluğu görevi size verildi, siz de bunu uyguluyorsunuz. Her şey ortada! Önleyici tedbirleriniz yok. Kıbleniz güce göre değişiyor. Özendiğiniz tek şey hukuksuzluk.
Kanun ve hukuk devleti yerine şahıs ve talimat devletini inşa ettiniz. Kurumlar bağımsızlığını yitirdi. Anıtkabir’de yaşanan hadiseler utanç verici değil mi? Bağımlı bürokrasi hastalığı, suç işleyerek makamda yükselme anlayışını getirdi. Bu günleri, geçmişin ezberleriyle aydınlatamazsınız.
Kendinize tabi iş insanları yarattınız. Rahmetli Bölükbaşı bu türlere “aslan görünüşlü, tavşan yürekli sermaye sahipleri” derdi. Bunlar ülke ve millet menfaatlerini düşünmez; yeter ki çıkarları gitmesin. Siyaseti, bulunmuş eşya deposuna çevirdiniz. Kimin nerede olduğu çıkarına göre belirleniyor.
Oturduğu makamdan itibar alan, o makamlara değer katmayan çıkarcı öncelikler yarattınız. “Fazilet mücadelesi için geliyoruz” dediniz; sefalet ve saltanat mücadelesine dönüştürdünüz. Bu ülkeyi milletin değil kendi mülkünüz, kendinizi de mütevelli gibi gördünüz. Milletin hak ve hukukunu yok saydınız.
Milletin sırtından inin! Bu gidişle millet sizi fena indirecek, bunu göreceğiz.
Cenap Şahabettin, “Yüreğimizde en yaramaz kuş umuttur” derdi. Milletin umudu kaybolmadı. Toplumsal barışla yeniden yasal rejime dönülecek. Adalet gelecek. Adaletsizliğe uğrayanların hakkı teslim edilecek.
Bu ülkede kimse şah değil, padişah da değil. Böyle düşünenlerden mezarlıklarda çok var. Baksınlar! Ziya Paşa ne güzel söylemiş: “Zulümle abat olanın, akıbeti berbat olur.” Kemal Albayrak
