Sağ, sol, Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Kemalist, dinci, Fetocu, ulusalcı, Atatürkçü, laik, anti laik, gelenekçi, modernlik, ilerici, gerici... Daha neler neler?
Bir tek ”İNSAN” mahallesine hasretiz. Siyasette, sporda, acılarda, sevinçlerde, sanatta, basında, kurumlarda, inançta, ideolojide “mahallecilik” üretenler, yargıda da, mahalleciliğin üretimini artırdılar. Bir de şubeleri var ki, sadece ahlakta, örgütlenmeleri yok. Semboller, sloganlar farklı. Müşterileri her statüde, her meslekten olabiliyor. Çıkar ve ahlâksızlıkta örgütlenmeleri çok. Böyle bir devlet düzeninde, idarede, hayat yeşerir mi?
Böğürtlen misali, bir dalı, meyve verir, biri çiçek açar, biri kurur. Kendi mahallenden olana yaşam hakkı, diğerine ölüm. Adalet Bakanlığının önünde, evladının suçsuzluğunu haykıran, Sevinç Çakır, Tülay Pekince analar gibi, ziyaretçi mahallesi de ayrı. Rengine, kimliğine, ideolojisine, inancına bakan tipler bunlar. Adalet aramayanlar mahallesi. Izdırap her yerde. Prangalarımız, MAHALLECİ düşünce… Adalet mahallesi yok. İsminin adalet olması, adaleti sağlamıyor. Ak olması da, temizliği göstermiyor. Hatta, üzerine toz konduramadıklarımız güçlenince ,kirden gözükmüyor.
Bilkent sanat galerisinde, komedi tiyatrosuna gittik. Çok insanın, aynı ortamda oyunu seyredip, oyun bitiminde mutlu çıkışlarını gördüm. Sanatçı Özgür Turhan’ı izlerken, anlamlı ibretlik, mizah tenkitleri, beni epey düşündürdü. “Komik Devlet” tabiri, dikkatimi çekti. Adnan Menderes, tutuklu iken iki kez intihara kalkışır, sorumlular müdahale eder, sağlığına kavuşturur, yaşatır, sonunda da idam ederler. Komik devlet işi; her dönem özel, planlı suç üretir, “eker, biçer” verimli toprak misali üretir, verimsiz der, biçer.
Colani, Öcalan teröristleri, barış elçisi oluverir birden. Komiklik, sırdır, az yetkililer bilir, TBMM bilmez; çünkü, müzelik gibi, ziyarete açık; ama, haberleri yok bunlardan. Siyasallaşınca düşünceler, bu dönem böyle çalışır. Bazen irtica, bazen FETÖ, bazen başka isimler, ilerde hangi markayı sürerler bakacağız. Yeni sezona, yeni isimler çıkar. Yaşat ve öldür. Kim yapar bunu. Müesses mahallenin, sorunlu sorumluları, maharetlidir bu alanlarda.
Darbeleri de unutmayalım. Bazen tozlu raflardan iniverir. Artık kime yaradığını, sonunda anlarız. Ateş gibidir, araştıranı yakar. Kozmik oda gibidir. Hukuk işlemez. Bu hukuksuzluklardan kurtulamayan ülkemiz, insanlar, milletimiz. Bu mahalleciliği yeşertenler, canları sıkılınca tedavi ederler, sonra da yok ederler.
Sanatçı, çok güzel ifade etti bu halimizi. Yıllar geçse de, biz ayrılamayız mahallelerimizden. A. Hamdi Tanpınar, ”Hep Aynı Boşluk” eserinde, ölüme rağmen, öleceklerini bile bile, insanların birbirine düşman olması, bunun zaruret gibi görülmesi niçin? Ben, benden evvel, daha evvel, evvelden evvel; benden sonra, daha sonradan sonra. Ne kadar korkunç hesap. Aynı boşluğun, ızdırapla, acıyla, beyhude ümitle dolması. Çünkü akıllar hür değil. Bilinçsiz kölelik, komik devletin ürünü.
Devlet, hukukî bir kavramdır. Yasalar, sivil kuruluşlar, hür basın, uyarıcılar, liyakat, hukuk, kurumlar, yönetilen, yöneten, ilim, zulüm, filim, refah, acılar, sevinçler, devletin kullanışına göredir. Yasal devleti, iyi yönde düzen kurmak, hukuk devleti olmayı gerektirir. Şeyh Bedrettin, ”Güneşin ısısını, suyu, nefesi, herkes eşit alırken, ekmeği, aşı, adaleti uygulamada, niçin adil olarak alamıyor insanlarımız?” der.
Fransız düşünür ve yazar Julien Benda, ”Aydınların İhaneti” eserinde, insan görünümlü, insan olmayanların ihanetine bakarsak bu türler; şahsî çıkar peşinde koşmak, ikbal ve mevki gayreti için, siyasal iktidara yakın olmak, el etek öpmek, güçlünün uydusu olmak, sofralarından yemlenmek, kralın soytarısı olmak için, tüm adaletsizliklere, gözü kapalı onay verirler. Siyasal iktidarın kusurlarını kapatırlar, kalemlerini satarlar, ilkeleri ve Tanrıları ”güç”tür.
Ahlâklı insanlar; sürgüne, zindana, toprağa girmeyi göze alanlardır. Onun için sayıları azdır, onuru ve haysiyetleri çoktur. Adaletli olanlarda onur ve haysiyet olur. Akıl, bilim, hukuk, demokrasi, ahlâk önemli.
Ak Partinin yeni sloganı afişlerinde“ adında ak, ışığında istikbal”görünce, adının ak olması temizliği, lambanın ışığı da istikbali getiriyor mu acaba?Her alanda kendi verilerinizle adalet sisteminize, kurumların işleyişine, ekonomiye, açlık ve işsizlik oranlarına, bütçe rakamlarına,her şeyi müzakere edelim. Yoksulluk, yasaklar, yolsuzluk, yağmalama, soygunlar var mı, yok mu?Denetimler ne oldu? Servet devletten gelir, çalma sırası bizde devam mı, yoksa durduruldu mu? Resmi rakamlarla milletimiz bilse. Her ile afişlerle bunlar açıklansa.Sonuç mu?Ülkede her kötülük sıradanlaşı maalesef. Her kötülük ve ayrımcılık korundu, sadece derde çözümler yok. Bunlar yanlışsa,kendi bilgilerinize bakın.Yönettiğiniz kurumlara bakıyorum.Enflasyon kaç, sefalet endeksi kaç, yoksulluk sınırı ne,sığınmacı ve parayla vatandaşlık var mı? Mili gelirimiz kişi başına düşen ne kadar?Güvenlik ve huzur var mı?Her konuda ülkelerle, mukayese edelim, bunlarda yanlışlık varsa, size inanalım. Ülke desise pazarına döndü.Akıl, bilim, demokrasi, hukuk, ahlak konularında karşılaşmalı bilimsel verileri açıklayın ki “ak mı, kara mı”, istikbal mi, yok oluş mu bilelim? Kemal ALBAYRAK