Türkiye'de “eşit yurttaşlık” kavramı sadece anayasal bir temenni olmaktan öteye geçememeye devam ederken, kamusal hayatta ve ekonomi dünyasında bazı soyadlarının çok daha hızlı yükseldiğine bir kez daha tanık oluyoruz. Bu kez dikkat çeken isim ise DEM Milletvekili ve eski HDP’li siyasetçi Sırrı Süreyya Önder’in kızı Ceren Önder Kandemir.
Kulis bilgilerine ve ticaret sicil kayıtlarına göre, Ceren Önder Kandemir’e ait olduğu belirtilen işletme sayısı tam 13’e ulaştı. Lüks restoranlar, butik kafeler ve konsept barlar gibi farklı alanlara yayılan bu işletmelerin İstanbul’un yüksek gelirli semtlerinde yer aldığı bildiriliyor.
Peki, Türkiye’nin orta direği hızla erirken, genç girişimciler yüksek faiz, krediye erişim sıkıntısı ve kira enflasyonu altında ezilirken, bir milletvekilinin kızı nasıl oluyor da kısa sürede 13 işletmenin sahibi olabiliyor?
Nereden Geliyor Bu “Girişimcilik” Gücü?
Ceren Önder Kandemir’in bu kadar kısa sürede çok sayıda ticari girişimi bir araya getirmesi sosyal medyada da tepkilere yol açtı. Eleştirilerin odağında ise “sınıfsal ayrıcalıklar” ve “eşit yurttaşlık” meselesi var.
Sırrı Süreyya Önder'in siyasal söylemlerinde sıklıkla vurgu yaptığı halkçılık, emekten yana duruş ve “kapitalist düzene karşı mücadele” gibi kavramlar, kızının sahip olduğu bu yüksek profilli ticari imparatorlukla nasıl bağdaşıyor?
Sessizlik Mü?
Konuyla ilgili kamuoyuna veya basına herhangi bir açıklama yapılmış değil. Sırrı Süreyya Önder’in de bu süreçte sessiz kalması, "Bir yanda mütevazı halk söylemleri, diğer yanda lüks işletme zincirleri" çelişkisini daha da görünür kılıyor.
Bu tür vakalar, Türkiye'de siyaset sınıfının farklı ideolojiler altında da olsa ekonomik imtiyazlara nasıl eriştiğine dair toplumsal hafızada ciddi soru işaretleri bırakıyor.
Eşitlik mi Ayrıcalık mı?
Eğer gerçekten eşit yurttaşlıktan söz edeceksek, hem iktidar hem muhalefet kanadında olan biteni sorgulamamız gerekiyor. Siyasetçilerin aile bireylerinin hızla yükselen ticari başarıları kamuoyu tarafından takip edilmeli ve hesap sorulabilirlik ilkesi çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Bugün sokakta kirasını ödeyemeyen, KOSGEB’den kredi alamayan genç girişimciler varken; siyasete yakın ailelerden gelen isimlerin 13 mekanı birden yönetmesi, bu ülkede eşit yurttaşlık idealinin hâlâ çok uzak bir hayal olduğunu bir kez daha gösteriyor.