Covid-19 sürecinde Türkiye'nin yaptığı aşı ithalatı yeniden gündemde. Kamuoyuna yansıyan belgeler ve iddialar, Sağlık Bakanlığı'nın Çin’den ithal ettiği 70 milyon doz aşıyla ilgili önemli soru işaretlerini beraberinde getiriyor.
En çok tartışılan konuların başında, aşıların doğrudan devlet eliyle değil, aracı bir firma üzerinden getirilmesi geliyor. Bu durum, hem şeffaflık açısından eleştirilere neden olurken hem de maliyetlerin ciddi şekilde arttığı iddia ediliyor.
İddia 1: Neden doğrudan ithalat yapılmadı?
Uzmanlar ve muhalefet, "Neden Sağlık Bakanlığı doğrudan aşı ithalatı yapmadı da, araya bir özel firma konuldu?" sorusunu gündeme taşıdı. Aracı firma üzerinden yapılan bu işlemde, kamu kaynaklarının ne ölçüde etkin ve şeffaf kullanıldığı sorgulanıyor.
İddia 2: 3 Dolarlık Aşıya 12 Dolar mı Ödendi?
En çarpıcı iddialardan biri ise, İngiltere’nin yalnızca 3 dolar ödediği aynı doz aşının Türkiye tarafından 12 dolara satın alınmış olması. Bu durumda ortaya çıkan fark, 70 milyon doz üzerinden hesaplandığında yaklaşık 630 milyon dolarlık bir meblağya denk geliyor.
İddia 3: 630 Milyon Dolar Kime Gitti?
İthalatın aracı bir firma ile yapılması, bu paranın kimlere, nasıl aktarıldığı sorusunu gündeme getiriyor. Muhalefet partileri ve bazı sağlık uzmanları, 630 milyon dolarlık ödemenin detaylarının kamuoyuna açıklanmasını talep ediyor.
Sağlık Bakanlığı Sessiz
Konuya ilişkin Sağlık Bakanlığı'ndan henüz resmi bir açıklama gelmiş değil. Kamuoyunun beklentisi, aşı sürecine dair tüm belgelerin ve ödeme kalemlerinin açıklanması yönünde.
Şeffaflık Talebi Yükseliyor
Sivil toplum kuruluşları, sağlık emekçileri ve muhalefet milletvekilleri, pandemi gibi olağanüstü bir süreçte bile kamu kaynaklarının adil, şeffaf ve hesap verebilir şekilde kullanılması gerektiğine dikkat çekiyor.
