Tura Türk
HV
20 KASIM Perşembe 18:23

Yalanın Değdiği Kalpte Gerçek Bile Şüpheli Olur

Yalan… İnsan kalbine saplanan en ince, en görünmez, en sessiz bıçaktır. Ne izi belirgindir ne de yarası hemen anlaşılır.

Yaşam
Yalanın Değdiği Kalpte Gerçek Bile Şüpheli Olur

Yalan…

İnsan kalbine saplanan en ince, en görünmez, en sessiz bıçaktır.

Ne izi belirgindir ne de yarası hemen anlaşılır.

Ama battığı yerden itibaren bütün duyguları zehirler, bütün hakikatleri bulanıklaştırır.

Bir kere yalan duymuş bir insanın gözleri değişir.

Söylenen söz aynı söz değildir artık, davranış aynı davranış değildir.

Gülüş bile eskisi gibi samimi gelmez göze.

Çünkü insan, yalandan sonra her gerçeği tekrar tekrar sorgular.

Aslında çok haklı bir cümledir:

“Yalandan sonra bütün gerçekler şüphelidir. Yalandan sonra bütün şüpheler gerçektir.”

Yalan, ilk önce bir insanın hafızasını zehirler.

Sonra beklentilerini kırar.

En sonunda da inancını çürütür.

Ve insan, bir daha eskisi gibi güvenemez hale gelir.

Unutma…

Balık yemle kandırılır, insan yeminle.

Bir insanın yeminin, sözü kadar ağır hiçbir şey yoktur.

O yüzden yalan, insanın sadece kalbini değil; gururunu, saygınlığını ve en önemlisi inanç duygusunu yaralar.

Aldatılan Güven Bir Daha Asla Eskisi Gibi Olmaz

Güven bir kağıt gibidir; kırıştı mı asla eski haline dönmez.

Bir kere dudağın söylediğiyle kalbin gizlediği birbirine uymazsa…

O kişi artık hiçbir şeyi eskisi gibi anlatamaz.

Çünkü yalan, sadece bir cümle değildir.

İnsanın duygusuna, beynine, hafızasına işleyen bir kırılmadır.

İnsan bir kez kırıldığında susmayı öğrenir, temkinli olmayı öğrenir, mesafeyi öğrenir.

Ama en çok da kendisinden vazgeçmemeyi öğrenir.

Yalan İnsan İlişkilerinin Sessiz Katilidir

Bıçak gibi kanatmaz ama kalpten vurur.

Ne kadar seviyor olursan ol, bir anda içini şüphe kaplar.

İnsan bazen sevdiği için değil, inandığı için kalır.

İnanç bittiğinde sevgi bile yetmez.

Yalan; sevginin içini boşaltan, güvenin altını oyan, sözlerin ağırlığını hafifleten bir kudrettir.

O yüzden bir insan doğruyu çok söylese bile, bir yalan bütün doğruların üstüne gölge düşürür.

Gerçeği Sorgulatan Yalan, Kişiyi Kendinden Bile Şüphe Ettirir

En tehlikeli yalan, insanı başkasından çok kendisinden şüphe ettirendir.

Acaba ben mi yanlış anladım?

Ben mi fazla duygusaldım?

Ben mi fazla güvendim?

Yalan tam da bunu yapar işte:

İnsanın kendine olan saygısını kemirir.

Ve kişi bir süre sonra fark eder ki, aslında kandırılan sadece duyguları değil; kendi vicdanıdır.

Şüphe, Bir İlişkinin Başlangıcı Değil; Sessiz Bitimidir

Bir kere şüphe düştüyse gönle, gerçek bile kabul edilmez olur.

Çünkü insan, bir kere yanıltıldı mı, bir daha aynı kapıyı kolay kolay çalmaz.

Şüphe büyür, büyür, büyür…

Ve bir süre sonra sevginin üstünü örten bir gölgeye dönüşür.

Şüphe; bir ilişkiyi bitirmez, ama çürütür.

Susturur.

Sessizleştirir.

Ve en sonunda koparıp atar.

Yalanın Ardından Gelen Sessiz İsyan

Yalanın yarası kanamaz… ama uzun süre kapanmaz.

İnsan içine atar, atar, atar…

Bir gün bakar ki, kırgınlık en derin yerine yerleşmiş.

Artık hiçbir söz tat vermez.

Hiçbir açıklama tatmin etmez.

Hiçbir tutarlılık güven hissettirmez.

Çünkü yalan; açıklama değil, telafi değil, dönüş değil…

Biruç noktasıdır.

İnsan Yalanı Affetmez, Sadece Alışır

En acı gerçek budur.

İnsan yalanla yaşamaya alışır ama asla unutmamayı öğrenir.

Ve artık kimseye tam kalple güvenemez.

Hiç kimseye tüm bedenini, ruhunu, duygusunu açamaz.

Yalan insanı böyle kapatır işte.

Öyle görünmez ki…

Yüzünde gülümseme vardır ama içinde buz gibi bir sessizlik.

Yeminlerin Değeri Kalpten Gelmediği Sürece Hiçbir Anlam Taşımaz

Balık yemle kandırılır çünkü içgüdüsü alır onu.

İnsan ise yeminle kandırılır çünkü vicdanı inanmak ister.

Bir insanın ettiği yemini bozması, sadece bir söz kırılması değildir; karakter kırılmasıdır.

Ve karakteri kırılan biri, bir daha kimseye aynı ağırlığı veremez.

Yalanın Gölgesi İnsanın İçinde Uzadıkça Uzayan Bir Gece Gibidir

Bir yalanın ardından yaşanan en büyük felaket, gerçeğin gücünü yitirmesidir.

İnsanın zihni, gördüğünü bile sorgulamaya başlar.

Yüzündeki ifadeye, ses tonuna, bir kelimenin ağırlığına; hatta bazen kendi hislerine bile inanamaz olur.

Yalanın gölgesi, insanın yüreğinin üzerine öyle bir düşer ki…

En aydınlık hakikat bile karanlık görünür.

Çünkü yalan, insanın içindeki güven mekanizmasını çökertir.

Tıpkı temeli çürümüş bir bina gibi…

Bir süre ayakta durur ama en ufak sarsıntıda yıkılır.

Bütün çaban, “belki düzelir” umudu taşısın…

Bütün kalbin, “belki bu sefer doğruyu söyler” diye beklesin…

Ama yalanın bıraktığı gölge, doğruları bile karartır.

İnsan Yalanı Duyduğu Anda Değil, İçinde Yaşattığı Anda Yıkılır

İnsan bir yalanı duyduğunda acı çeker evet…

Ama esas yıkılış çok sonradır.

Yalanın yankısı vardır çünkü.

Durur, ilişmez, dokunmaz gibi görünür ama insanın zihninde daha sonra daha sert patlar.

Gün gelir bir sessizlik anında aklına düşer.

Bir an gelir, bir bakışta yeniden canlanır.

Bir saniyelik bir duygu değişimi bile geçmişin bütün yaralarını çağırır.

İşte asıl yıkım o andadır.

Yalan duymak kadar ağır değildir,

Yalanın ağırlığını taşımak.

İnsan bazen “Keşke duymasaydım” der ya…

Onun sebebi budur.

Çünkü artık o içindedir.

Silinmez bir iz gibi.

Unutmazsın.

Affetsen de unutmazsın.

Çünkü yalan insanın hafızasına değil; gururuna işler.

Güven, İnsan Ruhunun En Kutsal Yeridir

Güven dediğin, kalbin bir insana verdiği açık çektir.

“Ben sana inanıyorum.” demektir.

“Sen beni yaralamazsın.” demektir.

“Senin sözün benim için yeter.” demektir.

Ama o söz kırıldığında…

Artık hiçbir hesap tutmaz.

Hiçbir cümle tamamlanmaz.

Hiçbir davranış açıklama taşımaz.

İnsan kendine bile itiraf edemese de, o noktadan sonra hep temkinlidir.

Hep tedirgindir.

Hep bekler…

Hataların yenisini, yalanların bir sonrasını, sessizliğin altında saklanan gerçeği…

Çünkü güvenin kırıldığı yerde, gönül artık rahat uyumaz.

Yalanın Ardından Gelen Sessiz Gözlem Dönemi

Bir insan seni bir kez kandırdıysa, ondan sonra ona hiç fark ettirmeden gözün hep onun üzerindedir.

Bu bir paranoya değildir; kalbin içgüdüsüdür.

Doğruyu ararsın.

Tutarlılık ararsın.

Sözle davranış arasında bağ ararsın.

Bir tebessümün içindeki yapaylığı bile hissedersin artık.

Bir kelimenin tonu bile sana bir şey anlatır.

Bir duraksama bile senin için işaret olur.

İnsan yalandan sonra sadece karşısındakini değil, kendisini de sorgular:

“Ben bunu neden anlamadım?”

“Neden böyle birine güvendim?”

“Ben nerede yanıldım?”

İşte bu soruların cevapları, gerçeğin kendisinden bile daha acıdır.

Çünkü insanı en çok kıran, başkasının yalanı değil; kendi saf inancıdır.

Yalan Sonrası Hiçlik Hissi

Bir insanın dünyası bir cümleyle değişmez aslında…

Bir yalanın ardında, bir sessizlik saklıdır.

O sessizlik insanı en çok orada yaralar.

Ne bağırabilirsin,

Ne hesap sorabilirsin,

Ne açıklama duyduğunda tatmin olabilirsin…

İnsanın içi, bir anda bomboş olur.

Tıpkı içinde yankı bırakan bir boşluk gibi.

Önce donarsın.

Sonra çözülürsün.

Sonra da kendi içinde bir his kaybı yaşarsın.

İşte yalan, insan ruhunda böyle bir boşluk yaratır:

Ne tamamen dolabilir,

Ne tamamen kapanabilir.

Sabır, Yalanın Ardından Gelen En Büyük Sınavdır

Bir yalanın ardından sabırlı olmak zordur.

Çünkü insan hemen cevap bekler:

Niye?

Nasıl?

Ne zaman?

Neden ben?

Ama çoğu zaman bu cevaplar gelmez.

Gelse bile gerçek olmaz.

Hatta bazen cevaplar, cevapsızlık kadar acıtır insanı.

Bu yüzden yalan, sabrı tüketen bir yaradır.

Birini seviyorsan,

Birini önemsiyorsan,

Birine değer veriyorsan…

Onu sorgulamak bile yorar insanı.

Ama yalan bir insanı sadece kandırmaz…

Bir insanı kendine karşı bile yorar.

Yalan, İnsanların Gerçek Yüzünü Gösteren Ayna Gibidir

Bir yalan, kişinin karakterini çok net gösterir:

Ne kadar dürüst olduğu,

Ne kadar cesur olduğu,

Ne kadar sevdiği,

Ne kadar değer verdiği…

Hepsi ortaya çıkar.

Yalan söyleyenin bahanesi çok olur.

Ama hakikatin bir bahanesi yoktur.

Yalan bir kez ortaya çıktıysa, aslında gerçek hem görünür hem de gizlidir.

Görünürdür çünkü artık inkârı yoktur.

Gizlidir çünkü bir insan neden böyle bir şeyi seçer, hep bir muamma olarak kalır.

Ve insan anlar ki:

Bazı gerçekler konuşulmasa da bellidir.

Geriye Kalan: Yeminlerin Değeri ve İnsan Ahlakının Ağırlığı

Balık yemle kandırılır çünkü düşünmez.

İnsan yeminle kandırılır çünkü inanmak ister.

Bu yüzden insanın ağzından çıkan söz, sadece bir kelime değildir; karakterinin ağırlığıdır.

Kırıldığında sadece bir ilişki değil, bir insanlık duygusu da yıkılır.

İnsan yemini bozuyorsa, kendini bozmuştur.

Ve kendini bozan hiçbir şeyi onaramaz.

SON SÖZ

Yalan; insanın kalbine vurulan bir mühürdür.

İnsanı en çok yıpratan şey, söylenen yalan değil; o yalana inanmış olmaktır.

Ve şunu unutma:

Güven bir kez bitti mi, gerçeğin bile değeri düşer.

Çünkü yalandan sonra gerçekler şüpheli, şüpheler ise gerçektir. Ahmet Tekin

Emircan MERALEmircan MERAL

Genel Yayın Yönetmeni

YORUMLAR