İnsan doğduğu andan itibaren aslında ölüme doğru yürür. Zaman, biz fark etmeden sessizce ilerler; dün çocuk olan ellerimiz, bugün yorgun çizgilerle dolar. Fakat biz, çoğu zaman bu gerçeği kabullenmekten korkarız. Ölümü bir son, bir kayıp, bir yok oluş gibi görürüz. Ve ölümden korktukça, aslında yaşamın kendisini yarım bırakırız.
Çünkü ölümden korkan insan, yaşamaktan korkar hale gelir. Onu düşünmemek için susar, denemez, cesaret edemez. Hayallerini erteler, sevgisini saklar, adımlarını kısar. Oysa gerçek özgürlük, ölümü kabullenmekle başlar.
Ölüm, Hayatı Anlamlı Kılar
Eğer sonsuza kadar yaşayacağımızı bilseydik, hiçbir şeyin değeri olmazdı. Bir gün biteceğini bilmek, hayatı değerli kılar. Sevdiklerimize sarılmamız, hayallerimizin peşinden gitmemiz, kırıldığımızda affetmemiz, işte hep bu sınırlılığın farkındalığından doğar. Ölüm korkusu yüzünden yaşamdan vazgeçmek, en büyük yanılgıdır.
Gerçek cesaret, ölümün kaçınılmazlığını bilip yine de tüm kalbinle yaşamaktır.
Korkunun Zincirleri
Ölümden korkan insan, her adımda zincire vurulmuş gibidir. Risk almaz, değişime kapalıdır, yenilikten uzak durur. Hep güvenli alanında kalmaya çalışır. Oysa hayat, güvenli alanın dışında başlar. Ölümü kabullenmeyen kişi, hayatını aslında ölümün gölgesinde sürdürür. Bir nevi yaşayan bir köledir; özgür gibi görünür ama her kararını korku belirler.
Özgürlük, Ölümü Kabullenmekte Saklıdır
Gerçek özgürlük, ölümle yüzleşebilme cesaretidir. "Evet, bir gün öleceğim ama bu beni yaşamdan alıkoymayacak" diyebilmektir. Böyle bir insan sevmekten de korkmaz, kaybetmekten de. Çünkü bilir ki, kaybetmenin tek alternatifi hiç yaşamamaktır. Ve hiç yaşamamak, aslında ölmekten daha büyük bir kayıptır.
Ölümden Korkan Sevmekten de Korkar
Sevgi, cesaret işidir. Kalbini açmak, karşılık bulamayabileceğini bilmek, bir gün o insanı kaybedebileceğini kabullenmek ister. Ölümden korkan biri, sevgiye de mesafelidir. Çünkü sevgi kaybetme ihtimalini içinde taşır. Oysa ölümle barışmış bir yürek, tüm cesaretiyle sevebilir. Ve işte o sevgi, sonsuzluğa dokunur.
Ölüm, Karanlık Değil, Bir Kapıdır
Ölümden korktuğumuz için onu hep karanlık bir boşluk gibi görürüz. Oysa ölüm, yaşamın doğal bir parçasıdır. Tıpkı gece ile gündüzün birbirini tamamlaması gibi... Ölüm, bir kapıdır; yeni bir başlangıcın, yeni bir yolculuğun habercisidir. Onu kabul eden insan, yaşamın her anını daha dolu yaşar.
Ölümün Farkındalığıyla Yaşamak
Hayatın en büyük ironisi, ölümün varlığı sayesinde yaşamanın anlam kazanmasıdır. Bir gün öleceğini bilen insan, aslında her günü bir armağan gibi görmelidir. Zamanın sınırlı olduğunu bilmek, sevdiklerimize daha çok sarılmamızı, söylenmemiş sözleri ertelemememizi, anın değerini bilmemizi sağlar. Ölümden korkan insan ise bu farkındalıktan uzaklaşır; yaşamak yerine erteler, bekler ve hayatı tüketir.
Ölümden Kaçmak, Hayattan Kaçmaktır
Ölümden korkarak yaşayan insan, aslında hayattan da kaçar. Çünkü risk almaz, adım atmaz, yarım kalır. “Ya olmazsa?” sorusu, onun zinciridir. Oysa hayat, “ya olursa?” cesaretiyle yaşanır. Ölümü reddeden bir insan, hayata teslim olamaz. Gerçek yaşam, ölümün varlığını kabul edip ona rağmen cesurca ilerlemektir.
Sonsuzluğun Hayali, Şimdiyi Unutturur
Ölümsüzlük arzusuyla yanıp tutuşan insan, bugünü unutmaya başlar. Hep yarınlar için yaşar, hiç bugünle buluşmaz. Oysa sonsuzluk, bir hayalden ibarettir; gerçek olan tek şey, şu andır. Ölümü kabullenmeyen insan, anın güzelliğini göremez. Oysa her anı dolu dolu yaşamak, aslında ölümsüzlüğün ta kendisidir.
Ölümden Korkan, Kendi Hakikatinden Uzaklaşır
İnsanın kendini tanıması, ölüm gerçeğini kabul etmesiyle mümkündür. Ölümden korkan insan, sürekli yüzünü başka yöne çevirir, asla kendi iç derinliğiyle buluşamaz. Kendi faniliğini kabul etmek, ruhunu özgürleştiren en büyük eylemdir. Çünkü ölümlü olduğunu bilmek, seni daha gerçek, daha sahici ve daha insanca kılar.
Ölümle Barışan İnsan, Hayatı Kucaklar
Ölümle kavgalı olan insan, aslında hayatla da kavgalıdır. Oysa ölümle barışan biri, hayatı bütün renkleriyle yaşar. Korku yerini huzura, erteleme yerini cesarete bırakır. Ölümle barışmak, kaybetmeyi kabullenmek değil; kazanmanın, sevebilmenin, yaşayabilmenin gerçek kıymetini bilmektir.
Son Söz
Ölümden korktuğun sürece yaşamın kölesi olursun. Ama ölümü kabullendiğinde, yaşamın efendisi olursun. Çünkü gerçek güç, kaçınılmaz olandan kaçmakta değil, onunla barışıp cesurca yaşamaktadır. Ahmet TEKİN

Genel Yayın Yönetmeni