Hayatta sahip olduklarımızla övünmeyi severiz. Kazandığımız parayla, biriktirdiğimiz eşyayla, elde ettiğimiz unvanlarla gururlanırız. Oysa insanın gerçek gücü, ne kadarına sahip olduğu değil, hangilerinden gönül rahatlığıyla vazgeçebildiğiyle ölçülür. Çünkü vazgeçmek, bir eksilme değil, bir içsel büyümedir.
Kimi zaman bir insanı gerçekten ne kadar sevdiğini, ondan vazgeçebildiğinde anlarsın. Kimi zaman bir yere ne kadar ait olduğunu, orayı geride bırakabildiğinde... Ve bazen de kim olduğunu, kim olmadığını fark ederek keşfedersin.
Vazgeçmek Acizlik Değil, Cesarettir
Toplum, vazgeçmeyi bir zayıflık olarak görür. Ama asıl zayıflık, elindekini sırf alışkanlıktan ya da korkudan tutmaya devam etmektir. Bir ilişkide artık sevgi kalmamışsa, bir iş artık ruhunu boğuyorsa, bir şehir artık sana dar geliyorsa, gitmek bir kaçış değil, bir direniştir. Kendi hakikatine sadık kalabilmenin adıdır bu.
Asıl cesaret, konfor alanını terk edip bilinmeze yürüyebilmektir. Ve bazen en büyük fedakârlık, en çok sevdiğinden vazgeçebilmektir.
Elde Tutmak Değil, Bırakabilmek Olgunluktur
Çocuklar oyuncaklarını paylaşmak istemez. Oyuncağı elinden alınan bir çocuk ağlar çünkü sahip olmak, onların güvenlik alanıdır. Ama büyümek, artık her şeye sahip olamayacağını kabullenmek demektir. Gerçek olgunluk ise, elindekileri bırakmayı da bilmektir.
Çünkü bir şeyi zorla tutmak, onu gerçekten sahiplenmek değildir. Sevgi bile, ancak özgür bırakabildiğin zaman sevgi olur. Hayaller, ancak gerektiğinde yeniden şekillenebildiğinde sana ait kalır. Hayat, her şeyi tutmaya değil, bazen bırakmaya değer.
Yük Hafifledikçe Ruh Yükselir
Sırtımızda yılların yüküyle yürüyoruz. Pişmanlıklar, korkular, geçmişte kalmış kişiler, yarım kalmış cümleler... Tutundukça ağırlaşıyoruz, ağırlaştıkça hayattan uzaklaşıyoruz. Oysa insan, yüklerinden özgürleştiği kadar özgürdür.
Bıraktığın her şeyle biraz daha hafiflersin. Bir insanı affettiğinde, kendini serbest bırakırsın. Bir acıyı geride bıraktığında, geleceğe yer açarsın. Bir eşyadan, bir beklentiden, bir hayal kırıklığından vazgeçtiğinde ruhun ferahlar. Sessizce ama güçlü bir şekilde…
Vazgeçebilen İnsan, Kendini Gerçekten Tanıyandır
Vazgeçmek, neyin seninle özdeşleşmediğini anlamaktır. Herkes gibi zengin olmak zorunda değilsin. Herkes gibi evlenmek zorunda da değilsin. Herkesin seçtiği yoldan yürümek zorunda değilsin. Kendini tanıyan insan, toplumun dayattıklarından değil, kendi özünden yola çıkarak seçim yapar.
Bir evi, bir kariyeri, bir ilişkiyi ya da bir hayali bırakmak... Belki de sandığından çok daha güçlü olduğunun işaretidir. Çünkü kalabalıklar sahip olduklarıyla gösteri yapar ama bilge insanlar sessizce vazgeçer.
Bir Şeyden Vazgeçmek, Kendinden Vazgeçmek Değildir
Vazgeçtiğimiz şeyler bazen bizi tanımlar gibi gelir. Bir ilişki, yıllarımızı verdiğimiz bir iş, hayalini kurduğumuz bir şehir... Onlardan uzaklaştığımızda, kimliğimizden de uzaklaşacağımızı sanırız. Oysa insan, kim olduğunu sadece sahip olduklarıyla değil, sahip olamadıklarıyla da öğrenir.
Birinden ya da bir şeyden vazgeçmek, kendini inkar etmek değildir. Aksine, kendini daha net görmek demektir. Belki de artık sana hizmet etmeyen bir şeyi bırakmak, kendine en büyük sadakattir. Vazgeçtiğin şeyler seni tanımlamaz, ama onlara rağmen ayakta kalman seni sen yapar.
Her Vazgeçiş, İçsel Bir Uyanıştır
Bazen bir sabah kalkarsın ve o çok sevdiğin işi artık istemediğini fark edersin. Bazen aynaya bakar ve bir zamanlar uğruna dünyayı yakacağın insanı artık sevmiyor olduğunu görürsün. Bu fark edişler sessizdir ama güçlüdür. Kalbinde bir kırılma olur; ardından bir uyanış gelir.
İçindeki sese kulak verdiğin her an, sana daha çok benzersin. Dış dünyanın sesi sustuğunda, içindeki benlik konuşmaya başlar. Ve işte o zaman anlarsın: Gerçek değişim, bir anda değil, vazgeçişlerin sessiz devrimleriyle olur.
Sahip Oldukların Seni Tutsak Edebilir
Her zaman daha fazlasını istemeye koşullanmış bir dünyada yaşıyoruz. Daha iyi bir ev, daha prestijli bir iş, daha çok takipçi, daha çok onay... Sahip olduklarımız çoğaldıkça, özgürlüğümüz azalmaya başlar. Çünkü onları kaybetmemek için yaşarız artık.
Oysa özgürlük, bazen bir evi satmakta, bir unvandan feragat etmekte, hatta toplumsal bir statüden sıyrılmakta gizlidir. Ne kadar az şeye bağımlıysan, o kadar hafifsindir. Ve ne kadar hafifsen, o kadar yükselebilirsin. Sahip oldukların seni besleyebilir ama tutsak da edebilir. Bazen zincir altından bile olsa, yine zincirdir.
Vazgeçmek, Kapanmayan Kapılar Değildir
İnsan bazen korkar… Birinden ya da bir şeyden vazgeçince, o kapı bir daha açılmayacak sanır. Ya bir daha sevemezsem? Ya bir daha bu fırsat gelmezse? Ya daha kötüye gidersem? Bu “ya”larla dolu korku, bizi yerimizde saymaya mahkûm eder.
Ama hayatın kuralı şudur: Her bırakış yeni yollar doğurur. Kapanan her kapı, ardında bekleyen başka bir geçide dönüşür. Belki tam da gitmekten korktuğun yer, seni bekleyen huzurun adresidir. Vazgeçmek son değil, başka bir başlangıcın eşiğidir. Ve kimi kapılar, ancak bazılarını kapattığında açılır.
Gücün Sessiz Dili: Kendinle Barış
Vazgeçebilmek, önce içsel bir savaşı bitirmektir. "Yeterince çabaladım mı?", "Bunu hak ediyor muyum?", "Pes mi ediyorum yoksa özgürleşiyor muyum?" gibi iç sorguların sona erdiği yerde, bir sessizlik doğar. Bu sessizlik bir yenilgi değil, barıştır. Kendinle... Geçmişinle... Tercihlerinle...
Kendini affetmek, geçmişteki seni kucaklamak ve yeni seni kabul etmek... Gerçek güç, bu kabullenişin içindeki huzurdur. Vazgeçtiğin anda ağlamıyorsan değil, artık ağlamak zorunda kalmadığın için sessizsen, işte o zaman güçlüsündür.
Terk Etmek Değil, Yol Açmaktır
Vazgeçmek, terk etmek demek değildir. Bir şeyi geride bırakırken, aslında başka bir şeye alan açarsın. Kendine... Ruhuna... Yeni bir başlangıca... Yeniden sevebilme ihtimaline... Daha huzurlu bir güne...
Her kapanış, bir açılışa gebedir. Her bırakış, başka bir tutunuşun tohumudur. Ve bazen bir kapıyı kapatmak, sadece başka bir pencereye ışık düşürmektir.
Son Söz:
Hayat, neyi elde ettiğinle değil, neleri bırakabildiğinle anlam kazanır. Çünkü bazı şeyler vardır ki, sahip olmak seni büyütmez… Ama onlardan vazgeçmek, seni sen yapar. Ahmet TEKİN

Genel Yayın Yönetmeni