İktidar ve muhalefet, karanlığın içinden aradığını bulmaya çalışıyor. Ancak öyle metaforlarla, kafalarında tasarladıklarını anlatmaya çalışıyorlar ki, mantığa uymuyor. Yani sömürü güçlerinin vesayeti bunların onayını almış; ancak toplumun onayı yok. Çünkü geçmişle geleceği inşa arasında uyum şüpheli. Adı barış, soyadı dönüş gibi.
Nabi, “Ümit ağacına döktüğümüz yüz suyunu buhurdana dökseydik, kabuğu canlanırdı,” diyor. İktidar söylemleriyle barış ümidi veriyor ama entrikalarla da zıddını yapıyor. Taşeronların bildiğini millet bilmiyor. Müzakere olmayınca, gerçeklere cahillerin taşı da işe yaramıyor.
Yem borusu hikâyesi vardır: Borçlu, alacaklıyı her gördüğünde “Sana borcumu ödeyeceğim, durum iyi gidiyor” der ama bir türlü ödemez. İktidar bu ülkede her alanda çöküşte; veriler bunu gösteriyor. Millete verdikleri sözler havada uçuşuyor. Ekonomik veriler bunu anlatıyor. Karanlıkta yitirilenleri aramakla işler yürümez; aydınlık adaletle sağlanır. Özellikle adalet yok edildi. “Türkiye hukuk devleti” diyenlerin yüz ifadesi bile yem borusu hikâyesine benziyor. Ama işin içinden çıkılamıyor: Memleketin hâli!
• 2009–2024 yılları arasında TCK’nın 314. maddesi kapsamında hakkında soruşturma açılan kişi sayısı 3,3 milyondan fazla.
• 2016–2024 yılları arasında hakkında soruşturma açılan kişi sayısı 3.093.084.
• 2016–2024 arasında açılan 2.203.958 soruşturma ve 380.600 kovuşturma dosyasında hakkında mahkûmiyet kararı verilen kişi sayısı 527.100.
• Aynı yıllar arasında hakkında takipsizlik veya beraat kararı verilen kişi sayısı 2.565.984.
Yani hakkında soruşturma ve kovuşturma açılan her 6 kişiden 5’i, takipsizlik ya da beraat kararı almış.
Bu duruma bakılınca hangi toplumsal barış gelecek? TBMM’nin görevi, İmralı’ya gitmekle mi yerine gelecek? Pencere demirleri güneş ışığına engel olamaz. Siyasi müritlerinize, gizlediğiniz doğrularınıza tapmaları için yaptığınız yolları millet kabul etmiyor. Ortada gerçekler var. Kıvırmayın: Bu millete, “Öcalan’ı çıkaracağız; emri yerine getirmek istiyoruz,” deyin. Saklamakla, oylayarak, terörist başını ziyaretle bu iş çözülmez. Zoom diye teknoloji var; istekli olanlar gruplarında zoom toplantıları yapsın da millet görsün. TBMM’ye getirmekten korkuyorsunuz madem; ama yukarıda sayılan masumlara uygulanan hukuksuzluktan, keyfilikten, adaletsizlikten korkmuyorsunuz.
Bir devrin sonunu görmeden korkuyorsunuz. Hegel der ki: “Akılsal olan gerçektir, gerçek olan akılsaldır.” İktidarda bu yok ki! Geçmişi ve olayları doğru anlamak, geleceği daha iyi düzenlemeye vesile olur. Barış istiyorsanız kalbinizle aklınız farklı olmasın. Önemli konuların entrikası bu millete fayda sağlamaz. Mantığın sınırlarını çözerseniz beşerin sınırlarını da çözersiniz. Akıl, bilim, hukuk, demokrasi ve ahlak bunu gerektirir.
Asıl gündem, iktisat ve hukuk sıkıntılarını gidermekle olur. Sivilleşmekle, itaattan yasallığa dönüşle olur. Anadolu’da ayrımsız refah ve fırsat eşitliğini getirmekle olur. Cumhuriyet ve demokrasinin değerlerini ahlaki olarak uygulamakla olur. Ağalıkla, sahte din ve ideoloji bezirganlarına karşı hukuk devletini göstermekle, adaleti sağlamakla olur. Kemal Albayrak

Emircan MERAL
Genel Yayın Yönetmeni














