Mithat Cemal Kuntay’ın “ÜÇ İSTANBUL”romanı, Abdülhamid, Meşrutiyet ve Mütareke dönemlerinin,toplumsal ve kültürel dönüşümlerini anlatır.Yalı, konak, köşk mekanlarından olayları,edebi bir tarzda anlatarak, kişilerden,ahlaki çöküşü,aynı zamanda,ülkenin çöküşünü de konu alır. Her dönemin güce tapanlarını, iki yüzlüleri, maskeleri ile masum görünen sahtekarları anlatır. Aç iken,saltanat imkanlarının eline geçtiğinde, ahlakı unutan ahlaksızları,edebi bir dille anlatır. Dönekleri, çıkar için dönüşen insanları, bütün değerlerin,nasıl yok edildiğini anlatır.Geriye doğru baktığımızda hayatta,çok şey anlaşılıyor, ileriye doğru da yaşanıyor.Sosyal Medyada bir diyanet görevlisinin, kişi usulsüz olarak bir yere girdiyse, ordan elde ettiği gelir helaldir demesini, duyunca kirliliğin nasıl arttığını görmek bile, dünüde, bugünüde yansıtabiliyor.İnsanoğlu sınanmadığı günahın masumu değildir.Sınanınca her şey ortaya çıkıyor. Aslında ahlak, yanlış zamanda doğru yerde bulunmaktır. Aç gözlü riyakarlara, iki yüzlülere imkan verilirse, sonucu görülür.Gündüz saraydan beslenip, gece oraya sövenler, yalakalar, servetin köleleri, kirli düzenin dönekleridir.Romanda üç dönemi o kadar güzel anlatmış ki, Adnan’ın değişik dönemlerdeki,değişik halleri. Dün bunlar vardı da,bugün yok mu? Yüzükle geldiğini ifade edenlerin hali, bundan farksız mı? Başlangıç ne idi, şimdi ne oldu. Sonuna bakacağız. Romanda Adnan öldü, kimsesiz şekilde gitti. Bugünün ölmeyecek gibi davranan, zulme destek veren, adaletsiz yöneticilerine bakacağız ilerde.Yolun sonu görünüyor bestesini yapan Dursun Ali Akınet,”mahluk sürü iken, insan binde bir”derdi.İnsan olmak önemli. Statü değişimi, insan olmayı yok etmemeli. Alman Tarihçi Prof Friedrik Meinecke, Devlet Aklı eserinde, iktidar dürtüsüne dayalı davranış ile, ahlaki sorumluluğa dayalı davranış arasında bir köprü vardır, bu köprüye devlet aklı denir. Varlığının en iyi seviyesine ulaşması için devletin yapması gerekenlerin, hangilerinin amaca uygun faydalı ve sıhhatli mülahazaya alınması anlamına gelir ifadesini belirtir. Yani kişilerde değişiklikle, statü elde edince, ahlaki sorumluluğunu yerine getirmelidir.Ahlaksızlığı değil.Hukukun ve ahlakın üstünde bir devlet aklı olmaz.Şer akıl, kendinin düştüğü bataklığı, başkalarının da yaşamasını ister.Diploma skandalları, kötülüğün sıradanlaştığı, desise pazarına döndürülen ülke,kimin eseri. Bugün sorumlu sorunluların,çıkmaz sokağı budur.Sömürge durumuna düşürülmüş ülkenin devlet adamlarının durumu anlatılır romanda.Varlığınızı, başkalarının yokluğu üzerine kurarsanız, güvenlik sorunu yaşarsınız. Devlet imkanları ile ötekini,tuzaklarla yok edersen, başkaları da,seni yok eder.Hukukun üstünde bir devlet aklı olamaz.Skandalları yaşatan ve kapatan bir keyfilik kine ve nefrete götürür.Keyfilikle yok ettiğin KHK çözülmezken, teröristen medet ummak ayrı bir adaletsizlik.Toplumu ayrıştırır, sosyal barışı yok eder, nitekim ettide.Hayatın, başı, sonu belli, ortasını kaçırmayın, insan olun.Bugünün Erdoğan rejimi gelirken,çok süslü şeyler vaad etti, hak, hukuk, adalet, yasaklarla, yoksullukla, yolsuzlukla,mücadele dedi ama, dikta inşa etmek niye?Yasallık yok edildi.Pınarhisar cezaevindeki Erdoğan’la, saraydaki Erdoğan’ı düşününce Marks’ın sözü aklıma geliyor. İnsan düşündüğü gibi yaşamaz,yaşadığı gibi düşünür. Bunlarda geçer Ya hu! Aktör sahne ister. Sahnenin filmi,aktörün karekterini yansıtır. Üç İstanbul romanının Adnan’ı da üç dönemi yansıtıyor, sonu hüsranla bitiyor. Kemal Albayrak

Genel Yayın Yönetmeni