Tura Türk
HV
11 EYLÜL Perşembe 05:45

Balık baştan kokar mı?

Rüşvet ilişkileri, belgeli suçluların bariz eylemleri siyaset tarafından korunuyorsa, bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır. Aksi halde hiyerarşik ortaklıklar ülkeyi kaosa sürükler. “Muta nikâhı” gibi yozlaşmalar buralara da mı geldi? Namussuzların din ve ideoloji kılıfları, artık sadece bir aldatma aracı hâline gelmiştir.

Genel
Balık baştan kokar mı?

Rüşvet ilişkileri, belgeli suçluların bariz eylemleri siyaset tarafından korunuyorsa, bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır. Aksi halde hiyerarşik ortaklıklar ülkeyi kaosa sürükler. “Muta nikâhı” gibi yozlaşmalar buralara da mı geldi? Namussuzların din ve ideoloji kılıfları, artık sadece bir aldatma aracı hâline gelmiştir.

Sosyal medyada F. Özkaya’yı dinleyince; ahlaksızlığın, hırsızlığın, devlet imkânlarıyla zenginleşen haramzadelerin, rüşvetçi karaktersizlerin, fuhuş rezaletini yaşatan alçakların insan olamayacağı bir kez daha ortaya çıkıyor. “Saltanat, ruhun bataklığıdır.” diyen Ali Şeriati bunu boşuna söylememiştir.

Niyazi Berkes de Türkiye’de Çağdaşlaşma adlı eserinde, “Onarılmamış toplumlarda demokrasi toplumu değiştirmez; toplum demokrasiyi değiştirerek bugünkü gördüğümüz kılıklara sokar.” diyerek bu çürümeyi anlatmıştır.

Her canlı, doğduğu yerin iklimine, kültürüne, tarzına ve adetlerine uyum sağlar; fakat zamanla bu alışkanlıkları sorgular, uygun olmayanlardan vazgeçer. İnsan olmak da budur; hayatta anlam arayışı da budur. İnsanların şikâyeti Tanrı’ya değil, onay verdikleri yöneticilerin adaletsizliklerinedir. Yetkiyi Tanrı’dan aldığına inananlar ise bunu çoğu kez kötüye kullanırlar.

Kötülüğe uyum göstermek, insanı insan olmaktan çıkarır. Utanmak, insan ruhunun koruyucusudur. Bu duyguyu kaybedenler her kirliliğe onay verir. Utanma duygusunu yitirenlerde iğrenç hastalıklar görülür. İşte bu yüzden tavrımız ve tercihimiz her zaman iyilikten yana olmalıdır.

Napolyon’un dediği gibi: “Dünya, kötü insanların şirretinden değil; iyi insanların susmalarından ve sessiz kalmalarından acı çekmektedir.” Ahlaksızlara sessiz kalmak, onlara ortak olmaktır.

Rüşvet ilişkileri, belgeli suçluların bariz eylemleri siyaset tarafından korunuyorsa, bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır. Aksi halde hiyerarşik ortaklıklar ülkeyi kaosa sürükler. “Muta nikâhı” gibi yozlaşmalar buralara da mı geldi? Namussuzların din ve ideoloji kılıfları, artık sadece bir aldatma aracı hâline gelmiştir.

Bu kirlilik ülkeyi talan etti: Açlar ve kimsesizler horlanıyor, adalet yok ediliyor, gençlik ümidini yitiriyor, adaletsizlik her alana yansıyor. Böyle bir düzeni inşa edenler bunun hesabını vermek zorundadır. Çünkü bu türlerin insanlığı, vatanı, milleti olmaz. Mayaları bozulmuşlardan ülke yöneticisi de olmaz.

Ülkemizin kaynaklarını çalıp sömürü ülkelerine kaçıran alçaklardan bu ülkeye hayır gelmez. Oysa hukuk devleti herkesin güvencesidir. Hukuk devletini çökerten bir siyaset, devleti de yok eder; insanlığı da.

Namuslularla namussuzlar mücadelesinde mahalle gözetmeden, ayrım yapmadan namusluların yanında olmak zorundayız. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanında dediği gibi: “Fakirlik bazen insanı güzelleştirir, bazen asileştirir; fakat sefalet hoyratlaştırır, ruhen sefil eder. İnsan da insanı öldürür. İnsanlık şerefi ancak muayyen bir refah içinde mümkündür. Çalışmaya imkân verecek bir refah olmalıdır.”

Bütün kötülüklerin sıradanlaştığı güzel ülkemizi, bu kirliliklerden kurtaracak olan cesur insanların dirilişidir.

Bilim insanı Nasîrüddin Tûsî’nin sözleriyle bitireyim:

“İnsanoğlu doğası gereği diğer varlıklardan daha aşağıdadır; ancak iradesi ve aklı sayesinde tekâmülün daha yüksek bir seviyesine erişebilir.”

Bizler de akıl, bilim, hukuk, demokrasi ve ahlak rehberliğinde, meşru isyan ahlakıyla kötülüğün gitmesi ve iyiliğin hâkim olması için mücadele edeceğiz.

Hayatın anlamını yaşamak budur. Kemal Albayrak

Emircan MERALEmircan MERAL

Genel Yayın Yönetmeni

YORUMLAR