Hukukun ve adaletin işlemediği yerde, insanların yaşam hakları ellerinden alındığında, suçsuz nice insanın dramını anlamak zorlaşır.
CHP Genel Başkanı Sn. Özgür Özel’in Edirne’de yaptığı konuşma, “hukuk devletini yeniden getirme mücadelesi veriyoruz” derken, hukuksuzluk kendi mahallesine geldiğinde çırpınan bir tutum izlenimi veriyor. Demek ki mesele bu.
Yaptığı olumlu işlerde kendilerine destekleyici düşüncelerimi ifade ediyordum. Ne acıdır ki, kendi belediyeleri ve partili vatandaşları dâhil hukuksuzluğa uğramamış gibi davranırken, Meriç olayını anlatış biçimi beni ürpertti. Hukuksuzluğu, iktidar mantığıyla savunur bir hâl aldı.
Duygusal ve inanarak konuşmak başka, anlayarak ve sorgulayarak konuşmak başkadır. Yazık.
İbn-i Haldun, “İnsanı açlık öldürmez; alıştığı tokluklar öldürür” der. O hâlde düşünmek gerekir: Geçmişiyle yüzleşip özü ve insan olmayı tanımak mı, yoksa geçmişle yüzleşmeden yüzsüzleşmek mi?
Hukukun ve adaletin işlemediği yerde, insanların yaşam hakları ellerinden alındığında, suçsuz nice insanın dramını anlamak zorlaşır. Acıları yaşamayan, başkalarının acılarını bilemez.
“Cehennem, başkalarının acılarını görmeyenlerin yeridir” diyen Hallac-ı Mansur haksız mı?
Kimi zindanda, kimi sürgünde, kimi de Meriç’te… Bu neden böyle?
Düşünürlerin, kendinden olmayanların; siyasetçilerin, gazetecilerin ve her statüden insanların hukuksuzluğa uğraması sizi düşünmeye sevk etmiyor mu? Her insanın prangalardan kurtulması gerekmez mi?
Ben de geçmişin prangalarından kurtulma mücadelesi veriyorum. Hasan Âli Yücel’in ifadesiyle, “Hak ve vazife kavramında; kendini yaşatmak hak ise, ötekini yaşatmak vazifedir.”
Suçlu gördüklerini suça teşvik edenler neden sorgulanmıyor?
Neden ekerken hukuki olan gözetilmiyor da, biçerken sana uymayınca mı hukuksuzluk başlıyor?
Sebebi bilinmeyen acıların şifası olur mu?
Mahkemelerde bir gün olsun bu konularla ilgili zabıtları okudunuz mu? Bırakın onu Sn. Özel; kendi belediye başkanlarınıza ve size yapılan hukuksuzlukları görmüyor musunuz?
17–25 Aralık süreci yeni konuşulurken; tapeler avukatlarınız tarafından uluslararası kurumlarda doğrulatılırken, suçsuz olduğu hâlde hırsızlıkla yaftalanan insanları ziyaret edip dinlediniz mi?
Sn. Özel, suçlu kim olursa olsun suçluyu savunmak ahlaksızlıktır. Suçsuzu adaletle korumak ise vicdan ve merhamet işidir. Ancak bunu siyaset değil, bağımsız yargı belirler.
Hür irade; kirli rejimin kirli işlerini sorgulamadan onaylayanları asla tasdik etmez. Hakikate giden yollarda ahlaki olmayan, adalete uymayan yaptırımlar meşru olmaz.
Bırakın mahalleciliği. Adaletsizliğe ve hukuksuzluğa karşı, meşru isyan ahlakıyla; hakkı, hukuku, demokrasiyi, aklı, bilimi ve ahlakı savunun.
Gazeteci Müyesser Yıldız’ı, avukat Hatice Yıldız’ı, Levent Mazılıgüney’i, Milletvekili İdris Şahin’i, Mustafa Yeneroğlu’nu, Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu; adalet Bakanlığı önünde adalet arayan Sevinç Ana’yı dinleyip ziyaret ettiniz mi?
Bunların daha nice örneği var. Keyfî şekilde içeride tutulan gazetecileri ziyaret edip dinlediniz mi?
Mahallecilikle adalet aranmaz. Kim olursa olsun, hayvan da bir canlıdır; ona yapılan kötülükler bile ahlaki değildir.
İyi niyetle bu yazıyı kaleme alırken, sizlerin de değerli hukukçularınızla ve siyasetçilerinizle bu meseleleri önyargısız biçimde araştırmanızı diliyorum. Ön yargılarla bu sorunlar çözülemez.
Rahmetli Çetin Altan, “Kazık acısını kendinde yaşamadan başkasının acısını anlayamazsın” derdi.
Beyaz bir sayfayla; akıl, bilim, hukuk, demokrasi ve ahlak rehberliğinde, beşerî ilişkilerin iyileştirilmesi için siyasete yön veriniz. Adaleti savununuz.
İdeolojiyi, dini ve değerleri siyasete alet ederseniz; iktidarın adalet bakanının dilinden düşürmediği “Türkiye bir hukuk devletidir” sözlerini fiilen onaylamış olursunuz.
“Kendinize yapılmasını istemediğinizi başkalarına da yapmayınız.”
Adalet herkese lazımdır. Siyasetin sahte delillerle ürettiği suçlardan adalet çıkmaz.
Hıfzı Topuz, Taif’te Ölüm adlı eserinde Mithat Paşa’nın yargılanmasını anlatırken, kadıların besmeleyle başladığı tutanaklarda tarihin doğru olduğunu; fakat içeriğin baştan sona hukuksuzluk ve adaletsizlikle dolu bulunduğunu söyler.
Bundan ders almak gerekmez mi?
Atatürk’ün mirası nettir:
“Adalet mülkün temelidir.”
21.12.2025 – Kemal Albayrak
CHP Genel Başkanı Sn. Özgür Özel’in Edirne’de yaptığı konuşma, “hukuk devletini yeniden getirme mücadelesi veriyoruz” derken, hukuksuzluk kendi mahallesine geldiğinde çırpınan bir tutum izlenimi veriyor. Demek ki mesele bu.
Yaptığı olumlu işlerde kendilerine destekleyici düşüncelerimi ifade ediyordum. Ne acıdır ki, kendi belediyeleri ve partili vatandaşları dâhil hukuksuzluğa uğramamış gibi davranırken, Meriç olayını anlatış biçimi beni ürpertti. Hukuksuzluğu, iktidar mantığıyla savunur bir hâl aldı.
Duygusal ve inanarak konuşmak başka, anlayarak ve sorgulayarak konuşmak başkadır. Yazık.
İbn-i Haldun, “İnsanı açlık öldürmez; alıştığı tokluklar öldürür” der. O hâlde düşünmek gerekir: Geçmişiyle yüzleşip özü ve insan olmayı tanımak mı, yoksa geçmişle yüzleşmeden yüzsüzleşmek mi?
Hukukun ve adaletin işlemediği yerde, insanların yaşam hakları ellerinden alındığında, suçsuz nice insanın dramını anlamak zorlaşır. Acıları yaşamayan, başkalarının acılarını bilemez.
“Cehennem, başkalarının acılarını görmeyenlerin yeridir” diyen Hallac-ı Mansur haksız mı?
Kimi zindanda, kimi sürgünde, kimi de Meriç’te… Bu neden böyle?
Düşünürlerin, kendinden olmayanların; siyasetçilerin, gazetecilerin ve her statüden insanların hukuksuzluğa uğraması sizi düşünmeye sevk etmiyor mu? Her insanın prangalardan kurtulması gerekmez mi?
Ben de geçmişin prangalarından kurtulma mücadelesi veriyorum. Hasan Âli Yücel’in ifadesiyle, “Hak ve vazife kavramında; kendini yaşatmak hak ise, ötekini yaşatmak vazifedir.”
Suçlu gördüklerini suça teşvik edenler neden sorgulanmıyor?
Neden ekerken hukuki olan gözetilmiyor da, biçerken sana uymayınca mı hukuksuzluk başlıyor?
Sebebi bilinmeyen acıların şifası olur mu?
Mahkemelerde bir gün olsun bu konularla ilgili zabıtları okudunuz mu? Bırakın onu Sn. Özel; kendi belediye başkanlarınıza ve size yapılan hukuksuzlukları görmüyor musunuz?
17–25 Aralık süreci yeni konuşulurken; tapeler avukatlarınız tarafından uluslararası kurumlarda doğrulatılırken, suçsuz olduğu hâlde hırsızlıkla yaftalanan insanları ziyaret edip dinlediniz mi?
Sn. Özel, suçlu kim olursa olsun suçluyu savunmak ahlaksızlıktır. Suçsuzu adaletle korumak ise vicdan ve merhamet işidir. Ancak bunu siyaset değil, bağımsız yargı belirler.
Hür irade; kirli rejimin kirli işlerini sorgulamadan onaylayanları asla tasdik etmez. Hakikate giden yollarda ahlaki olmayan, adalete uymayan yaptırımlar meşru olmaz.
Bırakın mahalleciliği. Adaletsizliğe ve hukuksuzluğa karşı, meşru isyan ahlakıyla; hakkı, hukuku, demokrasiyi, aklı, bilimi ve ahlakı savunun.
Gazeteci Müyesser Yıldız’ı, avukat Hatice Yıldız’ı, Levent Mazılıgüney’i, Milletvekili İdris Şahin’i, Mustafa Yeneroğlu’nu, Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu; adalet Bakanlığı önünde adalet arayan Sevinç Ana’yı dinleyip ziyaret ettiniz mi?
Bunların daha nice örneği var. Keyfî şekilde içeride tutulan gazetecileri ziyaret edip dinlediniz mi?
Mahallecilikle adalet aranmaz. Kim olursa olsun, hayvan da bir canlıdır; ona yapılan kötülükler bile ahlaki değildir.
İyi niyetle bu yazıyı kaleme alırken, sizlerin de değerli hukukçularınızla ve siyasetçilerinizle bu meseleleri önyargısız biçimde araştırmanızı diliyorum. Ön yargılarla bu sorunlar çözülemez.
Rahmetli Çetin Altan, “Kazık acısını kendinde yaşamadan başkasının acısını anlayamazsın” derdi.
Beyaz bir sayfayla; akıl, bilim, hukuk, demokrasi ve ahlak rehberliğinde, beşerî ilişkilerin iyileştirilmesi için siyasete yön veriniz. Adaleti savununuz.
İdeolojiyi, dini ve değerleri siyasete alet ederseniz; iktidarın adalet bakanının dilinden düşürmediği “Türkiye bir hukuk devletidir” sözlerini fiilen onaylamış olursunuz.
“Kendinize yapılmasını istemediğinizi başkalarına da yapmayınız.”
Adalet herkese lazımdır. Siyasetin sahte delillerle ürettiği suçlardan adalet çıkmaz.
Hıfzı Topuz, Taif’te Ölüm adlı eserinde Mithat Paşa’nın yargılanmasını anlatırken, kadıların besmeleyle başladığı tutanaklarda tarihin doğru olduğunu; fakat içeriğin baştan sona hukuksuzluk ve adaletsizlikle dolu bulunduğunu söyler.
Bundan ders almak gerekmez mi?
Atatürk’ün mirası nettir:
“Adalet mülkün temelidir.” Kemal Albayrak

Emircan MERAL
Genel Yayın Yönetmeni













