google.com, pub-5635234458637791, DIRECT, f08c47fec0942fa0

Özgürlüğün Sorumluluk Yükü ve İnsanların Bu Yükten Kaçış Eğilimi

Özgürlük, bireylerin kendi yaşamları üzerinde karar verme ve istedikleri doğrultuda hareket etme hakkına sahip olmaları anlamına gelir. Ancak bu hak, beraberinde büyük bir sorumluluk yükü getirir.

Yaşam - 12-11-2024 19:00

Özgürlük, bireylerin kendi yaşamları üzerinde karar verme ve istedikleri doğrultuda hareket etme hakkına sahip olmaları anlamına gelir. Ancak bu hak, beraberinde büyük bir sorumluluk yükü getirir. Gerçek anlamda özgür olmak, kendi eylemlerinin sonuçlarını üstlenme bilincini ve cesaretini gerektirir. Tarih boyunca filozoflar, düşünürler ve sosyologlar, insanların özgürlüğe karşı ikircikli bir tutum sergilediklerini gözlemlemiştir. Bir yandan özgürlüğü savunur, onu ideal bir yaşam şekli olarak görürken, diğer yandan özgürlüğün getirdiği sorumluluklardan kaçma eğiliminde olurlar. Bu makalede, özgürlüğün sorumluluk ile olan ilişkisi ele alınarak, insanların bu sorumluluk yükünden neden korktukları ve kaçtıkları irdelenecektir.

Özgürlüğün Tanımı ve Sorumlulukla İlişkisi

Özgürlük kavramı tarihsel ve kültürel bağlamlarda çeşitli şekillerde tanımlanmış olsa da en temel anlamıyla, bireyin dış baskılardan bağımsız olarak kendi iradesi doğrultusunda kararlar alabilmesi olarak anlaşılır. Ancak özgürlük, her bireyin kendi hayatının tek sorumlusu olduğu anlamını da taşır. Kendi seçimlerini yapabilen bireyler, bu seçimlerin sonuçlarını da kabul etmek zorundadır. Bu durumda özgürlük, yalnızca haklar değil, aynı zamanda yükümlülükler ve riskler de içerir. Bireyin yaptığı her eylem, seçtiği her yol onun omzuna bir sorumluluk yükler. Bu noktada insanlar, özgürlüğün arzulanan yanını görse de getirdiği bu ağır sorumluluklar onları endişelendirir.

Özgürlükten Kaçış: Toplumsal ve Psikolojik Bir Eğilim

Psikolog ve filozof Erich Fromm, insanların özgürlükten neden kaçtıkları üzerine önemli çalışmalar yapmıştır. Fromm, insanın özgürlüğe olan ihtiyacı ile özgürlükten kaçma eğilimi arasındaki çelişkiyi inceler. Ona göre, bireyler özgür olmak isterken, özgürlüğün sorumlulukları ile yüzleştiklerinde, bu sorumluluğun ağırlığından kaçmak için dışsal otoritelere sığınma eğilimindedirler. Bu, bireylerin kendi hayatlarını kontrol etmektense başkalarının yönlendirmelerine boyun eğmeyi tercih etmesine yol açar. Çünkü dışsal bir otoriteye bağımlı olmak, bireyi kendi kararlarının sonuçlarından koruyarak onu bir çeşit rahatlık alanına sokar.

Özgürlükten kaçma davranışı, yalnızca psikolojik değil, aynı zamanda toplumsal bir olgudur. Tarih boyunca birçok toplum, bireylerin özgürlüğünü kısıtlayan otoriter yapılar kurarak onları kontrol etme yoluna gitmiştir. Bu durum, bireyin seçim yapma ve sorumluluk alma ihtiyacını azaltır, aynı zamanda kişiyi rahat bir bağımlılık ve boyun eğme alanına iter. Bu süreçte birey, özgürlüğün getirdiği yükten sıyrılır ancak aynı zamanda kendi iradesini kaybeder. Bu da bireylerin özgürlüğü gönüllü olarak reddetmeleri anlamına gelir.

Özgürlük ve Korku: İnsanın Doğasında Var Olan Çelişki

İnsan doğası gereği güvenlik arayışı içinde olan bir varlıktır. Özgürlük ise belirsizliği ve bilinmezliği de beraberinde getirir. Kendi kararlarını alırken risk almak zorunda olan birey, zamanla bu riskin sonuçlarıyla yüzleşmekten korkabilir. Kötü sonuçlanan bir kararın sorumluluğunu üstlenmek, birçok insan için katlanılması zor bir durumdur. Özgürlüğün getirdiği bu sorumluluk yükü, bireyi korkuya sevk eder. Bu yüzden insanlar, bir yandan özgür olmayı arzularken, diğer yandan sorumluluktan kaçınmak için kendilerini çeşitli sınırlamalara tabi tutarlar.

Psikolojik olarak özgürlük korkusuna “akıl karışıklığı” da denir. Kendi seçimlerinin doğru olup olmadığını sorgulayan birey, her yanlış kararında özgürlüğünden pişmanlık duyabilir. Bu noktada özgürlüğün getirdiği sorumluluk, bireyi yalnızlaştırır ve ona bir çeşit izolasyon hissi verir. Bu izolasyon hissinden kurtulmak için birey, bağımlılık ilişkileri kurabilir veya kendi iradesinden feragat edebilir. Böylece özgürlük, bir özgürlük olmaktan çıkar ve birey kendi eliyle kendisini sınırlı bir alana hapseder.

Sonuç Olarak

Özgürlük, bireylerin kendi kararlarını verebildikleri, iradelerini gerçekleştirebildikleri bir alanı ifade ederken, aynı zamanda ciddi bir sorumluluk yükünü de beraberinde getirir. Özgürlüğün getirdiği bu sorumluluklar, bireyler üzerinde korku yaratır ve onları özgürlükten kaçmaya yönlendirir. Bu nedenle çoğu insan, özgürlüğü istemesine rağmen, özgürlüğün getirdiği sorumluluğu taşıyamayacağı düşüncesiyle bilinçli ya da bilinçsiz olarak bağımlılık ilişkileri kurar. Özgürlüğü bir yük olarak görmeyip, hayatın bir gerekliliği olarak kabul eden bireyler ise gerçek anlamda özgür olabilirler. Bu özgürlüğü başaran bireyler, kendi iradelerinin efendisi olurken, aynı zamanda kendi hayatlarının da gerçek sahipleri olarak varlıklarını sürdürebilirler. Ahmet Tekin

Günün Diğer Haberleri