Günümüzün en öncelikli ve en tehlikeli sorununun PKK-PYD Bölücü Terör sorunu olduğunu kabul etmeliyiz. Çünkü Bekamız ile ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğümüzü doğrudan hedef alan, emperyalist güçlerin tuzağı olan ve hepimizi ilgilendiren bir sorundur. Bununla beraber, PKK-PYD ’yi bozguna uğratmadan ekonomik sıkıntılarımız dâhil diğer sorunlarımızın üstesinden gelmemizin mümkün olmadığını, hayalden öteye gidemeyeceğini düşünüyor ve büyük endişe taşıyorum.
T.C. ‘i kurtuluş, kuruluş ve başlangıç yıllarında günümüzde bölücü terör dediğimiz isyan yaşamış bir devlettir. Bu isyanların tümünde emperyalist devletlerin kışkırtma ve desteklerinin rolü yadsınamaz. PKK -PYD terörü hariç diğerleri kısa sürede bastırılmış, failleri yargılanmış ve gereken cezalara çarptırılmıştır. Buna rağmen, PKK-PYD Terör Örgütü taviz verilerek biter anlayışıyla stratejik hata yapıyoruz. Ayrıca, mücadelede yenilmişiz izlenimi yaratabilecek olan bir yöntemle PKK-PYD ‘nin Partisi üzerinden müzakere sürecini öneriyoruz. Böylece, kendimizi küçük düşürdüğümüzü ve PKK-PYD ‘ye en azından moral ve umut verdiğimizi unutuyoruz.
Bu kapsamda; Atatürk ve İnönü'den sonra bana göre CHP’nin güçlü lideri ve Kıbrıs kahramanı Karaoğlan lakaplı Bülent Ecevit PKK-PYD Bölücü Terör sorununu nasıl değerlendiriyor. CHP’lilere ve PKK-PYD Terörünü Kürt sorunu ile birlikte gören gafillerin okumaları, ders almaları ve yanlış politikalarını süratle düzeltmeleri dileklerimle aşağıda sunuyorum.
“Kürt sorunu olsa Bala’da da olurdu. Haymana’da da olurdu. Kulu’da da olurdu. Cihanbeyli’de de olurdu. Güneydoğunun dışında Kürt sorunu diye bir şey yok. Çünkü aramızda ayrı, gayrı yok. Asırlar boyunca birbirlerine kız alıp vermişler. Kürt kökenli vatandaşlarımız General olmuş, Başbakan olmuş, Cumhurbaşkanı olmuş.
Türkiye'de öyle bir geleneğimiz var ki, ırk ayrımcılığından o kadar uzağız ki bir vatandaşımıza hangi ırktan geliyorsunuz? diye sormak aklımıza gelmez. Hatta ayıp sayılır.
Mesela, ben 3 defa hükümet kurdum. Kurduğum Bakanlar Kurulu içinde bazı bakanların Kürt kökenli olduğunu aradan aylar geçtikten sonra tesadüfen öğrendim. Aklımdan geçmezdi, falanca Kürt kökenli mi? Türk kökenli mi? Falanca Sünni mi? Alevi mi? diye. Ben ayıp sayardım. Halkımızın pek çoğunun fikri ve davranışı aslında böyledir.
Bir kere her şeyden önce bu ayrılıkçı hareketler dışarıdan körükleniyor. Ortadoğu önemli bir bölge, petrol bölgesi, Asya’nın, Avrupa’nın, Afrika’nın kavşak noktası. Çok önemli bir yerde ve çok önemli bölgenin en önemli ülkesi Türkiye'dir.
Emperyalizmin biliyorsunuz bir kuralı vardır. Böl ve yönet Buna bizim Azerbaycanlı kardeşlerimiz kendi güzel Türkçeleriyle ayır buyur derler. Şimdi, bölecekler ve ayıracaklar ki kendi buyruğu geçebilsin. Bir ülkede böyle bir sorun yoksa bile bölge dışındaki devletler öyle bir sorun yaratmaya çalışırlar. Türkiye’yi bölmeye doyamadılar. Sevr Antlaşmasını, Kurtuluş Savaşıyla çöpe atınca bazılarının iştahları kursaklarında kaldı.
Şimdi Ortadoğu'nun önemi büsbütün arttı. Çünkü buna birde Orta Asya eklendi. Orta Asya’da, Kafkasya’da bizim kardeşlerimiz akrabalarımız yaşıyor. Umutlarını Türkiye’ye bağlamışlar.
Başta bazı müttefiklerimiz olmak üzere bazı ülkeler aman Türkiye bizim kontrolümüzden, denetimimizden çıkmasın. Türkiye'yi biz dilediğimiz gibi kullanabilelim, öyle kendi başına buyruk olmasın, hareket edemesin diye baskı altına ve bölünme tehlikesiyle gözetim altına aldılar.
Bu dışarıdan gelen tehlike, birde iç neden var. Güneydoğu Anadolu’nun tarihten gelen nedenlerle çağ dışı feodal bir yapısı var. Feodal yapı ne demek? Bir çeşit derebeylik demek. Bir takım ağalar, bir takım aşiret reisleri hepsi değil ama büyük çoğunluğu halkı kendi kulları gibi görmeye alışmışlar, sömürmeye alışmışlar. Kürt kökenlisini de, Türk kökenlisini de, Süryani ve Arap kökenlisini de sömürmeye alışmışlar.
Milletimiz, aslında o bölge kalkınsın diye cömertçe teşvik tedbirleri getirmiş. Bu teşvikleri de almışlar o beyler. Ağalar, Güneydoğu’da birer hayali fabrikalar kurmuşlar. Bu benim tabirim değil Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odasının tabiri. Hayali fabrika ne demek? Birkaç duvar, içine uydurma bir makine koyuyor ama asıl yatırımı gidip Türkiye’nin kalkınmış bölgesine yapıyor. Neden o bölgenin güçlü beyleri, ağaları böyle davranıyor. Çünkü bölgeleri sanayileşip kalkınsa, fabrikalarla donatılsa. Ne olacak? Okurları gidip işçi olacak, iş adamı olacak, girişimci olacak ve özgür olacak. Böylelikle o beylerin, ağaların tafrası sona erecek. Bunu istemedikleri için o bölgede böyle çağdışı, geri kalmış bir yapıyı alıkoyuyorlar. O zaman o bölgenin toplum yapısı, Türkiye’nin başka bölgelerinin toplum yapısından farklı oluyor, bütünleşemiyor. Bütünleşemeyince de bölücü akımlara elverişli bir zemin oluşuyor.
Biz olsaydık ne yapardık? Elbette güvenlik için orada önlemler almak lazım ama önceliği bir kere sanayileşmeye, o bölgeyi fabrikalarla donatmaya ve birde Toprak Reformuna verirdik. Neden, toprak adaletsizliği var.
GAP tam devreye girince ne olacak biliyor musunuz? O bölgede GAP’tan yararlanan bölgede toprak verimi 10 -15 kat artacak. O zaman gelir dağılımı adaletsizliği de 10-15 kat artacak. Korkarım, asıl patlamalar o zaman olacak.”
Sonuç ve Değerlendirme!
Rahmetli B. Ecevit'in tespitlerini ve düşüncelerini; PKK ve Kürt sorununu birleştirenler, Böylece PKK’nın istediği ve büyük avantaj sağladığı PKK-PYD ‘yi Kürt kardeşlerimizin tamamının temsilcisi konumunda görme gafletine düşenler, PKK -PYD terör ile mücadelede yenilmişiz izlenimi veren PKK’nın partisi DEM üzerinden PKK ve APO’ya müzakere çağrısı yapanlar ve destekleyenler, PKK- PYD ’nin, ABD’nin ve İsrail'in izni olmadan inisiyatif geliştiremeyeceğini bilmeyenler, devlet yönetimine yakışmadığı halde müzakere sürecini bir kez daha deneyelim diyen öngörüden yoksunlar, DEM Partili Milletvekillerinin Aşiret ağalarının oğulları veya akrabalarından oluştuğunun anlamını kavrayamayanlar, Tarikatların ve toprak ağalarının hüküm sürdüğü bir devlette demokrasiden bahsedenler ve böylece halkı yanıltmaya çalışanlar, APO’nun mesajını getiren DEM Partilileri kapıda karşılayarak partisi ve kendisini küçük düşürenler okusunlar, yorumlasınlar, politikalarını gözden geçirsinler.
PKK -PYD Bölücü Terörünün müzakere ile biter rüyasını görenler ; T.C. ‘nin kalkınmasının, ülkesi ve milletiyle toprak bütünlüğünün, ekonomik dahil diğer sorunlarının üstesinden gelinmesinin PKK-PYD’nin kökünün kazınması ile mümkün olacağını yorumlarınıza bırakıyorum. Yeter ki, direkt ve dolaylı yetkili ve sorumluk taşıyanlar; Güç geliştirme ve güç kullanma sanatı ve bilimi olan stratejinin temel ilkelerini ve unsurlarını biraz dikkate alsınlar. Gerisi başarıyla gelir.
PKK -PYD Bölücü Terör Örgütünün Partisini yani DEM’i kapatmamak, bütçeden beslemek ve DEM’i meşru parti gibi görmek, onu muhatap almak, PKK-PYD ‘ye en güzel destektir ve en azından teröristlerin mücadele cesaretini artırır ve umudunu güçlendirir.
Siyasilerin, antidemokratik olan Partiler Kanunu’nu demokratik bir şekle getirmeden demokrasiden bahsetmelerini aldatmacadan başka bir şey değildir şeklinde değerlendiriyorum.
PKK-PYD ile mücadele konusuna Zafer Partisini ve İYİ Partiyi diğer partilere nazaran daha güvenilir bulduğumu ifade etmek isterim.
Altay Tokat E. Korg. 1999’da Emekli Oldu. Kıbrıs Gazisi, Uzun Yıllar PKK teröristleri ile komutan olarak mücadele etti. Başarılarından dolayı 5 madalya ile ödüllendirildi.