Son yıllarda siyasetin, ekonominin ve toplumsal huzurun dibe vurduğu bir gerçek. "Her şey çok güzel olacak" sloganıyla umut pompalayanlar, halkın günlük yaşamındaki zorlukları görmezden gelmeye devam ediyor. Ancak gerçekler acıdır ve şu an yaşadığımız tablo, güzel olmanın yanından bile geçmiyor.
Ekonomik Krizin Derinleşen Pençesi
Ekonomi, her geçen gün biraz daha büyük bir enkaza dönüşüyor. Enflasyon kontrolden çıkmış, halk alım gücünü kaybetmiş durumda. Pazar fiyatları her hafta artarken, maaşlar yerinde sayıyor. İşsizlik oranları zirvede, yeni mezunlar bile asgari ücretle iş bulamıyor. Sanayici iflas ederken, küçük esnaf kepenk kapatıyor. Bankalar kredi vermekten kaçınıyor, verilen krediler ise vatandaşı borç batağına sürüklüyor.
Elektrik, su, doğal gaz faturaları bir ayı bile tamamlamadan cebe yangın gibi düşüyor. Kiralar, ev fiyatları hayal ötesi rakamlara ulaşmış. Gençler ev sahibi olma hayali kuramaz hale gelmiş, orta direk tamamen yok olmuş durumda. Marketlerde etiketler her gün değişiyor, insanlar artık temel gıdaları bile almakta zorlanıyor.
Ekonomik kriz sadece rakamlardan ibaret değil, insanlar günlük yaşamlarında her geçen gün daha fazla yoksulluğun pençesine düşüyor. Kredi kartı borçları tavan yapmış, vatandaş borçla yaşamak zorunda kalıyor. Emekliler aldıkları maaşla ay sonunu getiremiyor, gençler gelecek kaygısı içinde yaşıyor. Bankalar haciz işlemlerini artırırken, icralık olan vatandaş sayısı her geçen gün artıyor. Kısacası, ekonomik çöküşün etkileri her haneye sirayet etmiş durumda.
Siyaset: Bir Kutuplaşma Sahnesi
Siyaset ise bir tiyatro oyunundan farksız. Muhalefet ve iktidar arasındaki gerilim her geçen gün artıyor. Mecliste kavgalar, sokakta siyasi kamplaşma, medyada algı operasyonları eksik olmuyor. Halk, siyasetçilerin sözleriyle ayrıştırılıyor ve kutuplaştırılıyor.
Hukukun üstünlüğü ilkesi kağıt üzerinde kalırken, yargı kararları siyasete göre şekil alıyor. Adalet terazisinin tek tarafına ağırlık konulmuş gibi, halkın adalet beklentisi her geçen gün azalıyor. Yolsuzluk iddiaları, torpil ve kayırmacılık artık sıradan bir olay haline gelmiş durumda. Toplumun güven duyduğu kurumlar erozyona uğramış, halk artık adalete ve sisteme olan inancını yitirmiş halde.
Muhalefet ise halkın beklentilerine yanıt veremiyor. Vaatler havada kalıyor, gerçekçi çözümler sunulmadığı için halkın umutları her geçen gün biraz daha tükeniyor. Siyasi kavgaların gölgesinde, ülkenin gerçek sorunları çözümsüz bırakılıyor. Sonuç olarak, siyasi kutuplaşma artarken halkın refahı göz ardı ediliyor.
Sokaklar Kaynıyor
Halk, artık sokaklarda huzur bulamıyor. Toplumsal öfke giderek artıyor. Geçim sıkıntısı, umutsuzluk ve adaletsizlik, sokakların gerilmesine neden oluyor. Protestolar, eylemler ve grevler birbirini takip ediyor. Polis, bu eylemleri baskı altına almak için sert müdahalelerde bulunuyor. Gazeteciler, düşüncelerini dile getirdiği için mahkemeye çağrılıyor, öğrenciler protestolara katıldıkları için tutuklanıyor.
Halk, bunca baskının ortasında nefes almak için bile bir bedel ödemek zorunda kalıyor. Sosyal medyada tek bir eleştiride bulunan insanlar, kapılarında polisleri buluyor. Gözaltılar, soruşturmalar ve mahkemeler giderek artıyor. Özgürlükler kısıtlanıyor, insanlar artık konuşmaktan bile korkar hale gelmiş durumda.
Medyanın Tek Sesli Yapısı
Bağımsız medya yok denecek kadar azalmış durumda. Televizyon kanalları, gazeteler ve haber siteleri belirli odakların kontrolü altında. Halkın gerçekleri öğrenme hakkı elinden alınmış, tek taraflı propaganda ile yönetiliyor. Alternatif sesler susturuluyor, farklı görüşlere tahammül gösterilmiyor. Gerçek gazetecilik yapmak isteyenler ya işlerinden oluyor ya da mahkemeye çıkartılıyor. Sonuç olarak, medya özgürlüğü tamamen ortadan kaldırılmış durumda.
Güvensiz Bir Gelecek
Bunca olumsuzluğun içinde umut etmek bile lükse dönüştü. "Her şey çok güzel olacak" diyenler, bu yıkımın önüne bir set çekemiyor. Halkın yaşadıklarına kör kalan siyasetçiler, kendi kavgalarıyla meşgul. Oysa ki sorunların çözülmesi, vatandaşın huzur ve refah içinde yaşaması gerekiyor.
Ama şu anda görünen gerçek şu: Hiçbir şey güzel olmayacak, en azından bu anlayış değişmedikçe. Sizin çok güzel olacak dediğiniz şey geldiğimiz noktaya ve gelişmelere baktığımızda bu muydu? Bence hiçbir şey güzel olmayacak! Ahmet TEKİN