google.com, pub-5635234458637791, DIRECT, f08c47fec0942fa0

Güçlü Ordu Güçlü Devlet!

Bu iki kavram arasında öncelik vermek doğru değildir. Bunun yerine koordinasyon içinde, paralel şekilde ve eş zamanlı olarak ele alınması gerekir kanaatindeyim.

Gündem - 14-04-2024 00:20

Bu iki kavram arasında öncelik vermek doğru değildir. Bunun yerine koordinasyon içinde, paralel şekilde ve eş zamanlı olarak ele alınması gerekir kanaatindeyim.

Bazılarımız Güçlü Devlet olduktan sonra Güçlü Ordu oluşturulabilir anlayışını desteklerler, ama bana göre bu görüş eksiktir. Örneğin, Arap Ülkelerinde Güçlü Ordu ikinci plana alındığı için zenginlikleri emperyalist devletler tarafından kolayca sömürülmektedir. Bu konuda Mısır Arap Cumhuriyeti, ekonomik açıdan zayıf olmasına rağmen diğer Arap Devletlerine göre Güçlü Orduya sahiptir. Dolayısıyla, bölgesel ve uluslararası meselelerde daha aktif ve etkin rol oynar. Ayrıca, Arap Ülkeleri üzerinde söz sahibi bir konuma sahiptir.

Bağımsız Devletler, iç ve dış düşmanlarına karşı bağımsızlıklarını ve vatanlarını korumak için büyük harcamalar yaparak mutlaka Ordularını kurmuşlardır. Ordu bir devletin milli gücünü oluşturan siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel unsurlarına nazaran düşmanları üzerinde daha caydırıcı aynı zamanda vazgeçirici olur ve uluslararası meselelerde daha etkin görev yapmasını sağlar. Zengin devletler değil güçlü ordusu olan devletlerin uluslararası ilişkilerde sorunların çözümüne yön verirler.  Ancak, hem zengin, hem güçlü ordusu olan devletlerin, dominant pozisyonlarından kaynaklanan büyük kazanımlar elde ederler.

Güçlü  Ordu!

Jeoloji uzmanları coğrafya açısından; kara devleti, kıyı devleti ve ada devleti olmak üzere üç devlet olduğunu söylerler. Kara devleti kara kuvvetlerine, ada devleti deniz kuvvetlerine ve kıyı devleti kıyılarının uzunluğuna göre deniz veya kara kuvvetlerine ağırlık verilmesini savunurlar. Bununla beraber, her üç devletin ordusu için hava kuvvetlerinin önem ve önceliği günümüzün savaş stratejileri bakımından gereklidir.

T.C. bir kara devletidir, aynı zamanda bir kıyı devletidir. Bu coğrafya, kara, deniz ve hava kuvvetlerimizin güçlü olmasını kaçınılmaz kılar. Bu nedenle de, savunma harcamaları yüksektir.

Bu konuda, Napolyon; “Bir ülkenin coğrafyası kaderidir” demiştir.

Orduların büyüklüğü, kapasitesi ve özellikleri; “Devletin coğrafi yapısı, milli hedefleri, jeopolitik kriterleri, komşu devletlerin orduları, hedefleri ve politikalarının yanında ekonomik imkanlar ve savunma sanayisi” temelinde belirlenir. Bu kapsamda, Yunanistan'ın megalo idea ve helenizm denilen yayılmacı ideolojisi, Kıbrıs'ta enosis de ısrar etmesi, Ege Denizini Yunan gölü olarak görmesi, Rusya'nın Karadeniz ve Boğazlar üzerindeki politikası, Ermenistan’ın Doğu Anadolu ile ilgili hayalleri, Suriye'nin Hatayı kendi toprağı olarak algılaması gibi bize yönelik dış tehditler ile PKK -PYD bölücü terör örgütü ile Ortadoğu'da yoğunlaşmış ve yayılmış radikal dinci terörizm gibi gerçekler bizim güçlü bir orduya sahip olmamızı vazgeçilmez ve zorunlu kılar.

Önce devleti güçlendirelim sonra Orduyu güçlendiririz dersek stratejik hata yapmış oluruz. Böylece, bekamızı ve refahımızı riske ederek telafisi imkânsız kayıplara uğrayabiliriz, yani iş işten geçmiş olur. Bağımsızlığın ve bölünmez bütünlüğümüzün korunmasının bedeli vardır. Buna her devlet gibi katlanmak zorundayız diye düşünüyorum.

Orduların Gücü Nasıl Belirlenir ve Mukayese Edilir!

Bir Ordunun gücü;  Maddi yani envanterinde ki silah ve teçhizatı ile manevi yani kuvvet çarpanlarının toplamından oluşur.

Maddi unsurlar deyince silahların sayısı, teknolojik özellikleri, insan kaynağı akla gelir. Bunun hesaplanması ve mukayesesi daha kolay yapılabilir.

Kuvvet çarpanları ise komutanlık sanatı, eğitim düzeyi, disiplin anlayışı, taarruz ruhu, vatan ve millet sevdası vs. unsurları kapsar.  Bu konuda kuvvet çarpanları önem ve öncelik taşır. Nitekim, Napolyon; “Kuvvet çarpanları üç kat daha önemlidir”, strateji uzmanı Clausewitch; “Kuvvet çarpanları bir kılıcın keskin ağzı, silah ve teçhizat kılıcın sapıdır” diyerek kuvvet çarpanlarının önemini vurgulamışlardır. Harp silah vasıtaları ve teçhizatı yüksek teknoloji ürünleri olduklarından askeri personelin sağlıklı, eğitimli, kaliteli, moral ve motivasyonu yüksek olması gerekir.

Askeri Hastanelerin Kapatılması Olumsuzluklara Neden Olmuştur!

Dünya da en küçük orduların bile askeri hastanesi vardır. Ben, Dağ ve komando Tugay Komutanı ve Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı iken operasyonlara çıkan birlik komutanlarının benden en çok  doktor desteği ve su istediklerini hiç unutamam. Bunlar birliğin moral ve savaş gücüne süratle olumlu yansımaktadır. Ayrıca, askeri personel görevde iken ve emekli olunca askeri hastanelerde tedavi oluyorlardı. Bu kazanılmış bir hak idi ama, askeri hastaneler kapatılınca personelin kazanılmış bu haklarının  alınmış olduğunu düşünüyorum. Böylece, hukuk yönünden de hata yapıldığı kanısındayım.

Ordu Taarruz Ruhuna Sahip Olmalı!

Savaşın bir bilim ve sanat olarak tanımlanmasından sonra savaş taarruzla kazanılır. Bu nedenle Ordu taarruz ruhuna sahip olmalıdır ve askerler taarruz ruhuyla yetiştirilmeli ve eğitilmelidir. Taarruz ruhu askeri okul ve kıtalarda verilir. Taarruz ruhuna sahip bir ordu barışta caydırıcı ve vazgeçirici olur, savaşta ise zafer kazanır. Taarruz ruhu üstün nitelikli ve seçkin insanlarda daha kolay sağlanır. Ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk, “Subay ve Komutan” adlı kitabında askerlerin bilhassa komutanların taarruz ruhunun önemine değinir ve örnek olarak 1904 Rus-Japon savaşında; Japon Amiral Togo savaşa giderken ailesine yazdığı; “Bu andan itibaren benden haber beklemeyin! Görevimden başka bir şeyle ilgilenemeyeceğimden sizden de haber beklemiyorum” diye yazdığı mektubu ve Japon General Nogi’nin çatışmada oğlunun ölmesi üzerine ailesine yazdığı; “Oğlumun külleri Tokyo’ya getirildiği zaman hemen gömülmesin. Yakın ben ve küçük oğlumda hayatımızı kaybedeceğiz. O zaman üçümüzü birden gömersiniz” şeklindeki mektubu gösterir. Japonlar, bu taarruz ruhuyla Çarın devasa Rus Ordusunu yenmiş ve doğuya ilerleyişini durdurmuştur.

Taarruz Ruhu Kadar Kahramanlıkta Gerekir!

Asker, savaşta görevini yaparken bu görevin kendisinden fedakârlık ve kahramanlık beklediğini dikkate almalıdır. Kahraman olmanın temel koşulu görevini başarı ile yapmaktır. Görevini yapamayan, eline yüzüne bulaştıran askerlerden kahraman çıkmaz. Kahramanlık için Atatürk 1911 İtalyan savaşında şu olayı örnek verir; “Bugünkü Libya’ya İtalyanlar saldırırlar.  M. Kemal Derne bölgesinde görevlidir. İtalyanların işgal ettiği kritik bir tepeye taarruz düzenleyerek tepeyi tekrar ele geçirirler. Daha sonra karargâhındaki personelle mevziileri gezerlerken bir mevzide bir İtalyan askerini makineli tüfeğinin başında eli kabzede ölmüş vaziyette görürler. Bunun üzerine, M. Kemal yanındaki askerlere Görevini namusuna yaraşır biçimde yaptığı için kahramandır” der. Savaş, dünyanın en zor ve tahripkâr ama kaçınılmaz olaydır. Bu nedenle Atatürk; “Hazır ol cenge, eğer istersen sulhu sağla, barış” demiştir.

Yüksek teknoloji ürünü silah ve teçhizatı etkili kullanmak ve savaşta kavrayamayanların anlayamayacağı zaferi kazanmanın temelinde her şeye rağmen insan faktörü yatmaktadır. Bu nedenle, herkes asker ve komutan olamaz. Savaş, nitelikli ve eğitimli askerler ile kazanılır.

 Bu nedenle, askeri okullara seçilecek insanlar çok seçkin öğrenci adayları arasından özendirilerek seçilmelidir. Örneğin, ABD’de Harp Okuluna seçme sınavına her liseyi bitiren giremez. Bulunduğu eyaletin senatörlerinden ikisinin referansı gerekir veya fen liselerini birinci sırada bitirenler seçme sınavına girebilirler. Bizde eğitim ve öğretim sistemi tam yaygınlaşmadığı için Askeri Liselere ihtiyaç vardır. Dolayısıyla, güçlü bir ordu için kapatılmış olan askeri okulların yeniden açılması faydalı mütalaa edilmektedir.

Finlandiya, çok fakir, cahil ve zavallı bir devlet iken kısa sürede hızlı bir kalkınma sağlayarak günümüzde Dünya’nın en zengin, insanlarının en mutlu ve huzurlu yaşadığı bir devlet olmuştur. Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitap Finlandiya’nın bu mucizesinin öyküsünü anlatır. Kitapta Finlandiya’nın kalkınmasının temelinde ilk olarak öğretmenlerin, subayların ve papazların eğitilmesi yatmaktadır. Bizde ki durum ile analizini ve yorumunu okuyucularımıza ve siyasilere bırakıyorum.

Altay Tokat E. Korg. 1999 Kıbrıs Gazisi, başarılarından dolayı beş madalya ile ödüllendirildi. Eski Jandarma Aşayiş Kolordu Komutanı.1995-1997

Günün Diğer Haberleri