google.com, pub-5635234458637791, DIRECT, f08c47fec0942fa0

Aydınlıktakiler ve karanlıkta kalanlar

PKK’ya açılan alanlar keyfi kararlarla verilirken, masumlara aynı haklar tanınmıyor. Çünkü kirli düzene alet olmayı reddedenler, karanlığın hedefidir. KHK hukuksuzluğu da bu yüzden giderilmiyor.

Genel - 01-12-2025 23:50

PKK’ya açılan alanlar keyfi kararlarla verilirken, masumlara aynı haklar tanınmıyor. Çünkü kirli düzene alet olmayı reddedenler, karanlığın hedefidir. KHK hukuksuzluğu da bu yüzden giderilmiyor.

Toplumda itibar kaybetmek, kazanmaktan çok daha tehlikelidir.

Köle ahlakı, her kötülüğe onay verendir. Ahlak ise hür iradeyle doğru olanı yapabilmektir. Üst insan, kimliklere göre değil; değerler yaratan, ahlaklı ve erdemli insanların karakter senfonisiyle tanımlanır. Geçmişi doğru anlayarak geleceği daha iyi kurar, bunu da davranışlarında ortaya koyar ve uygular.

Bir plan meşruiyetini, koltuk ve gücü sömürü odaklarından almak üzere tasarlanıyorsa ve bu uğurda değerler yok ediliyorsa, bu durum yalnızca yandaş köleleri memnun eder.

Ülkeler arasında elbette her alanda ilişkiler ve karşılıklı ziyaretler olur. Buna itiraz edilemez; ancak esas olan, ortak değerlerin korunması ve karşılıklılık ilkesidir.

Ülkemize gelen Papa’ya yönelik subliminal bir mesaj eşliğinde okunan şu dizelerde:

“Ey bizden seçilen elçi,
Yüce bir davetle geldin,
Sen bu şehre şeref verdin,
Ey sevgili hoş geldin…”

Bu sözlerin tonu neydi? Kıyafetler kimlerin elbisesiydi? Her şeye karışan, saray sofralarının dalkavukları olan ve din ticareti yapanların dilleri mi kurudu da bu tabloyu aydınlatamıyorlar? Karanlıkta kalış, aklın bir hilesi mi? Hırs ve ihtiraslar, rasyonel düşünmeye engeldir. Düşüncedeki bu sessizlik neden? Esir zihinler sorumluluk almaz, güce boyun eğer. Oysa masumiyet, insafsız avcılara tesir etmez; çünkü aklın ipotek altına alınışı, her kötülüğü olağanlaştırır.

Şair Nabi, “Ümit ağacına döktüğümüz yüz suyunu buhurdana dökseydik, kabuğu bile canlanırdı” der. Eğer bu rezil tabloyu muhalefet yapsaydı, eleştiri bombardımanının dozunu düşünün!

Tanpınar, “Her bozulan şey düzelir, ama insan bozuldu mu tedavisi zordur” derdi. Yaşar Kemal de “Yok olmuş, dışlanmış, ölüme terk edilmiş insanlara ölümü göstersen, ölüme bile itiraz ederler” der.

Sömürü odaklarından ve güç kirliliğine bulaşmış odaklardan muhabbet beklenmez. Muhannetlerden sevgi umulmaz.

Cumhuriyet’in bize mirası, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesidir; sömürü güçlerinin değil! Aydınlıkta olanların düşünce yolculuğu budur. Karanlıkta kalanların yolculuğu ise esarettir.

Victor Hugo, Sefiller romanında, “Devlet yönetiminde toplumsal, siyasal ve ekonomik adaletsizlikler sürdüğü sürece, insanların acıları da sürecektir” der. Sefilliği yalnızca yoksulluk olarak değil; güç ve kirli düzenin kirliliklerini onaylamak olarak tanımlar. Sefillik, iktidar kirliliği biçiminde de tezahür edebilir. Elmaslar toprağın karanlığında, hakikat ise düşüncenin derinliklerinde bulunur.

Bir millete “eşitlik, kardeşlik, adalet için geldik” diyerek yola çıkanlar, iktidarında ahlaksızlığın en sefil örneklerini yaşatıyorsa, o ülke esaretin ülkesi olur. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Şıpsevdi romanındaki gibi sevgilisinin başkalarıyla öpüştüğünü görüp “Varsın bir öpücük de başkalarına versin, öpücükle yanak aşınmaz” diyen anlayış, zihinsel stoklarımızdan mı besleniyor, yoksa kölelikten mi?

Bu iktidar, bölgedeki güç dengelerinin değil; kendisinin aklını kullandığı iddiasındadır. Oysa Suriye ve Orta Doğu’daki gelişmelerin perde arkasındaki patronlarının direktiflerini sorgulamaktan kaçıyorlar. Kanun ve hukuk devletini, talimat ve şahıs devletine çevirdiler. “Yetkisi büyük, yetkili küçük” bir düzende kötülük sıradanlaşır. Devleti ganimet sistemi olarak gören bir anlayış egemendir. Ülkemizi adeta “bulunmuş eşya deposuna” dönüştürdüler. Çıkarların bir araya getirdiği temsili bir düzenin yolcularından adil yönetim çıkmaz. Bunlar memleketi vakıf, kendilerini mütevelli sanıyorlar.

Sanattan, düşünürlerden, özgür akıldan ve ahlaklı insanlardan korkarak toplumda nefret üretiyor; keskin inançlarla kalabalıkları birbirine kenetliyorlar. Baskıcı rejimler sonunda sömürü ve baskı güçlerine köle olur. Aklını kullanan insan hakikate ulaşır; ancak “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” diyen sorgusuz nesiller yetiştirenler, aklı hür ve vicdanı özgür kuşaklardan korkarlar. İşte bu yüzden yasalarda bile mahalleci uygulamalar yürürlüktedir.

PKK’ya açılan alanlar keyfi kararlarla verilirken, masumlara aynı haklar tanınmıyor. Çünkü kirli düzene alet olmayı reddedenler, karanlığın hedefidir. KHK hukuksuzluğu da bu yüzden giderilmiyor.

Aydınlıktakilere verilen destek insanidir ve ahlakidir. Kemal Albayrak

Günün Diğer Haberleri