Biz, Büyük Komutanımız Atatürk’ün bu düşüncesine pek önem vermedik. Çünkü, Zabit ve Kumandan adlı kitabını gerektiği kadar incelemediğimiz ve hayata geçiremediğimiz kanaatindeyim. Dolayısıyla, hatamızın bedelini maalesef ödüyoruz.
Her konuda geçmiş olaylardan, uzmanların hareket ve özdeyişlerinden ders çıkararak geri besleme yöntemiyle pratiğe dönüştürmenin gerekli ve kaçınılmaz olduğunu, başarının anahtarının büyük ölçüde burada gizlendiğini düşünüyorum. Liyakat bu şekilde gerçekleşebilir. Böylece başarı ve gelişme kendiliğinden oluşur.
Atatürk 1914’de kurmay yarbay rütbesiyle Sofya’da askeri ataşe iken yazdığı; “Zabit ve Kumandan ile Hasbihal” adlı kitabında her subayın komutan olmadığına işaret etmektedir ve doğrudur.
M. Kemal, Ordu mensuplarının günlük politika konuları ile meşgul olmalarını istemez. İttihat ve Terakki Cemiyeti bu görüşü benimsemez. M. Kemal ile İttihat ve Terakki Cemiyetinin lideri konumunda olan Enver Paşa arasında en büyük uyuşmazlığın kaynağında bu farklı görüş yatmaktadır.
Bu kapsamda, bizde askerlere oy verme hakkının verilmesini kışlaya siyasetin girmesine zemin oluşturabileceği nedeniyle tartışmalı buluyorum. Yeni Anayasa çalışmaları gündemde, bu ince ve kritik konunun detaylı şekilde müzakere edilmesini öneriyorum.
Atatürk; “Harp Okulundan alınan diploma, genç teğmenin bölük komutanı olan subayın eğitimi altına girebileceğini gösteren bir belgedir. Mesleki asli kıtadır. Genç teğmen, sanatının asıl ruhunu, bölüğün erleri önünde, bölüğün babası sayılan yüzbaşı ve daha büyük üstleri tarafından, iş başında bulunarak öğrenecektir. Komutan ve subaylar taarruz ruhu ve meslek aşkı ile yetiştirilmelidir. Çünkü savaş bunu gerektirir” der.
Atatürk; “Komutan savaş ve kıta da yetişir, savaş barış zamanındaki çalışmaların bir sınavıdır” der. Bu nedenle, savaşta zafer isteniyorsa Ordu barış döneminde hazır olmak zorundadır. Dolayısıyla pahalıdır ama bağımsızlığın bedeli ölçülemez.
Askerlik, savaş yani en karmaşık ve zor koşullarda insanların yönlendirilmesi ve yönetilmesi bilim ve sanatıdır. Ayrıca, yüksek teknoloji ürünü silah ve teçhizatın etkili kullanılmasını gerektiren bir meslektir.
Ordu, Devletin varlığını ve vatanın bölünmez bütünlüğünü iç ve dış düşmanlara karşı korumakla görevli olduğu için milli güç unsurlarının başında gelir. Burada, Ordu- Millet anlayışı önemli olmaktadır. Bundan dolayı, Liselerde Askerlik Dersleri vardı ve tecrübelere dayanıyordu. Şimdi kaldırıldı. Barış döneminde bunun sakıncalarını göremeyiz ama bir savaşta ağır sonuçlarla karşılaşacağımızı değerlendiriyorum.
Askeri vesayet paranoyası ile hareket edilerek kumpas davaları, sızma gayretleri ve benzer olumsuzluklar dönemin komutanlarının yetersizliği sayesinde TSK’nın yıpratılmasına yol açmıştır. Bunun sonunda tarikatların vesayeti güç kazanmıştır. Kendi düşen ağlamaz derler ama Jeopolitik, stratejik, Ortadoğu’da yaşanan olaylar ve terörizm böyle demiyor. Ders alalım ve hataları hızla düzeltelim.
Bildiğim kadarıyla TBMM’de eskiden güvenlik görevinde Mehmetçik vardı. Bu kaldırıldı. Dünyanın hiç bir yerinde bu yanlışlık yok. Hastanesi olmayan Ordunun olmadığı gibi. Askerin moral ve motivasyon açısından bu iki eksikliğin düzeltilmesini önemli buluyorum.
Subay ve komutan, emrindeki asker için en iyi ve etkili örnektir. Komuta ettiği insanların kendi bilgi ve yeteneğinden yararlanması için emrindekilerin bilgi, dayanıklılık ve yiğitliklerinin bileşkesinden fazla niteliklere sahip olmalıdır. Mehmetçik demek kendisini ve canını vatanı uğrunda feda etmeyi kesinlikle göze almış olmaktır. Bundan dolayı askerlik mesleğini normal memur gibi göremeyiz. Bundan dolayı Milletimiz kışlalara Peygamber Ocağı demiştir. Askerlik görevini yaparken onbaşı veya çavuş rütbesi alanlar terhis olduktan sonra köy veya kentlerinde Ali çavuş, Mehmet onbaşı şeklinde rütbeleri ile adlandırılmışlardır. Bu iki örnek bile Milletimizin askerine beslediği saygı ve sevginin göstergesidir düşüncesindeyim.
ABD’de meşhur Harp Okuluna yani West Point’e giriş sınavına aday olabilmesi için iki senatörün referans olması veya fen liselerinden birinci mezuniyet gerektiğini değerlendirmeliyiz kanısındayım. Bugün ABD tek süper güç konumunu Ordusuyla kazanmıştır ve korumaktadır.
Bu genel değerlendirmemin amacı; Askerliğin, şehitliğin, gaziliğin ve kahramanlığın ne demek? olduğunu bilmeyenlere hatırlamaktır.
Hakkari Belediyesine Kayyum Ataması!
Bir belediye başkanı, PKK Bölücü teröristlerini belediye kaynaklarından yararlandırıyorsa veya PKK’nın askerlik şubesi gibi çalışıyorsa elbette görevden alınmalıdır ve yargılanmalıdır. Kayyum atanması da PKK teröründen dolayı doğaldır. Belediye Meclisi seçse aynı nitelikte birisinin seçilme olasılığı yüksektir. Bunu çarpıtmak, sulandırmak yanlıştır.
Ancak, PKK’nın uzantısı HDP’nin kapatılmasının savsaklanması, PKK’nın siyasi uzantısı DEM’in bütçeden desteklenmesi ve TBMM’de cirit atması ile bağdaştıramıyorum ve çelişkili buluyorum.
PKK Bölücü Terör örgütüne, terörizme, terörist, milis ve sempatizanlarına demokrasi örtüsü altında taviz veren bir yaklaşımı PKK ile yıllarca mücadele etmiş biri kişi olarak kınıyorum ve tehlikenin boyutunu anlayamayanlar ve kavrayamayanlar olarak yorumluyorum.
Kayyum ataması devam ettiği sürece demokrasi gelmez şeklinde düşünenlerin; Ortaçağ yapılanması olan köy ağalığı yani derebeylik düzeni ile tarikatlar varken demokrasiden bahsedilemez olduğunu ve bölücü terör bozguna uğratılmadığı takdirde hiçbir sorunumuzun çözümlenmesinin Kaf Dağının arkasında kaldığını dikkate almalarını öneriyorum.
Altay Tokat E. Korg. Kıbrıs Gazisi, Başarılarından dolayı 5 madalya ile ödüllendirildi